ABDÜLHAMİT II.
(1842-1918). Osmanlı imparatorluğu padişahlarının otuz üçüncüsüdür. Abdülmecit’in ikinci oğludur. Abdülaziz’in tahttan indirilmesi ve yerine çıkarılan Murat V. in akıl bozukluğuna uğraması yüzünden 1876 yılında imparatorluğun başına getirilmiştir. Tarihçilere göre, orta derecede bir kültüre sahip olmasına karşılık, son derece zeki ve kurnaz bir kişiydi. Şehzadeliği sırasında bağımsızlık içinde yaşamış, amcası Abdülaziz’le birlikte Avrupa gezisine katılmış, çeşitli ülkeleri görmüş ve çağının türlü düşünce akımlarıyla karşı karşıya gelmiş bunların gerçek nedenlerini enikonu kavramıştı.
Abdülhamit’in tahta çıktığı dönem, imparatorluğun en karışık olduğu bir dönemdir. Balkan ülkelerinde kaynaşmalar ve yer yer ayaklanmalar başlamıştır. Bosna Hersek ve Bulgaristan’da baş kaldırmalar olmuştur. Sırbistan ve Karadağ savaşları sürüp gitmektedir. Doğu problemlerinin çözümü için İstanbul’da elçilerle bir konferans toplanmış ve Abdülhamit verdiği sözü yerine getirerek Kanunu Esasi-(Anayasa) yi ilân ettirmiştir. Bu arada toplanan konferansın kararlarını devlet erkânından kurulu olağanüstü meclis kabul etmemiş ve Sadrazam Mithat Paşa. Abdülhamit’e. görevinin ne olduğunu ağır bir dille hatırlnian bir tezkere yazınca Abdülhamit de kendisini sadrazamlıktan azledip sürgüne göndermiştir.
Anayasanın ilânından sonra Abdülhamit seçimleri yaptırmış ve Millet Meclisini toplantıya çağırmıştır. Arada Rusya’nın savaş açma tehlikesini engellemek amacıyle İngiltere’nin çağrısı üzerine Londra’da toplanan konferansın kararlarım Millet Meclisine aktarmış. Meclis, bu kararları ve Rus isteğim kabul etmeyince Rusya. Romanya ile birlikte Osmanlı imparatorluğuna karşı savaş açmıştır
Bu savaş sırasında Türk orduları yer ver başarı kazanmamış değildir. Fakat savaş saraydan yönetilmekte olduğundan Osmanlı orduları Rumeli ve Anadolu cephelerinde yenilgilere uğratılmıştır.
Bu durum öteden beri meclisten ve meclis çalışmalarından hoşnut kalmayan Abdülhamit için yeterli bir sebep olmuş ve Meclisi kapatarak dağıtılması yoluna gitmiştir.
Yenilgi ve bozguna uğramış Osmanlı ordusunun ardından İstanbul kapılarına kadar gelip dayanan Ruslarla Ayastefanos (Yeşilköy) antlaşması imzalanmıştır. Belli bir zorunluk karşısında imzalanan Ayastefanos antlaşması ağır koşullar öne sürmekteydi.
Bu koşulları biraz olsun hafifletmek amacını güden Berlin konferansında Balkan devletlerinin imparatorluktan aldıkları toprakların bir bölümü geri verilmiş, fakat arada savaşa katılmamış birçok Batılı devlet Osmanlı imparatorluğundan diledikleri yerleri kendi topraklarına katmışlardır.
Avusturya Macaristan, sözde geçici olarak Bosna-Hersek’i. Yunanistan Tesalya’nın bir bölümünü. İngiltere Kıbrıs adasını ve İranlılar da doğu kesiminden bir bölümü böylece ellerine geçirmiş oldular.
Abdülhamit,bu sıkışık durumu kendi çıkarına kullanmanın yollarını aramış ve bulmakta da gecikmemiştir. Ülkeyi zorbalıkla yönetmek amacını güttüğünden, otuz ikinci Osmanlı padişahı Abdülaziz’in gerçekte bilek damarlarını keserek canına kıymadığını, tersine gününün ileri gelen devlet adamları eliyle öldürüldüğünü öne sürmüş bununla ilgili olarak Yıldız’a bir mahkeme kurdurmuştur.
Zorlama mahkeme, suçlu olarak Mithat Paşa ile Damat Mahmut ve Damat Nuri Paşaları yargılamış ve Ölüme mahkûm etmiştir. Sonradan ölüm cezalan kalebentliğe döndürülmüş ve üç devlet adamı sürgüne gönderilmiştir. Bunlardan Damat Nuri Paşa sürgün yollarında Ölmüş Mithat Paşa İle Damat Mahmut Paşa da kalebent oldukları Taif zindanlarında Abdülhamıt’İn buyruğuyla boğdurulmuşlardır.
Bütün bu olumsuz davranışlarla birlikte, ülkenin durumu kötüye gidişte bir değişme göstermemiş, kısa sürede türlü kötülükler ve acılar birbirini izlemeye başlamıştır. Dış baskılar artmış, imparatorluk topraklarına göz diken batılı uluslar bu güçsüz durumu fırsat bilip topraklarına saldırmaya başlamışlardır. Fransızlar Tunus’u (1881). İngilizler Mısır’ı (1882). Bulgarlar Doğu Rumeli’ni (1885) ellerine geçirmişlerdir. 1897 yılında Yunanistan Girit ayaklanmasına yardı…a yeltenince savaş çıkmış, başarıyla sonuçlanmasına karşılık, büyük Batılı devletlerin baskılarıyla Girit, bağımsızlığına kavuşarak Osmanlı imparatorluğu yönetiminden çıkmıştır.
Abdülhamit’in yönetim dönemi, dünyanın her alanda hızla değişmelere uğradığı bir dönemdir. Batının büyük ilerleme ve gelişme kaydettiği bu dönemde. Osmanlı imparatorluğu olduğu yerde kalmış, din baskısı artmış, devlet yeteneksiz kişilerin yönetimine bırakılmış ve kapitülasyonlar bütün gücüyle baskısını çoğaltmıştır. Arada başarılan Hicaz demiryolu. Yabancı sermaye yardımıyla Anadolu ve Rumeli’deki bir bölük demiryolu yapımı. Mülkiye Mektebi. Hukuk ve Medrese i Mülkiye mektebinin kuruluşları. Darülfünun (Üniversite) un yeniden açılışı, orta öğretimin genişletilmesi gibi olumlu işler de yok değildir ama bunlar günün gidişine göre yetersiz çabalardır.
Bunların yanı sıra yabancılara sayısız ayrıcalıklar verilip tanınmış 1881 yılında Muhar-ım kararnamesiyle Düyunu Umumiye idaresi kurulmuştur. Anlaşma gereğince bu idare de Tütün Rejisinin Osmanlı Bankasının Anadolu Demiryolları Müdürlüğünün – bunların hepsi de yabancı kuruluşlardı— yanı sıra devletin ekonomik ve siyasal gücünde söz sahibi olmuşlar, yönetim sorumluluğuna karışmışlardır. Bütçesiz yönetim ekonomik bunalımı da birlikte getirmiş, devlet memurlarının maaşları ödenemez olmuştur.
içteki baskıcı yönetim ve dıştaki sürekli başarısızlıklar, ülkede ister istemez bir hoşnutsuzlar çoğunluğunu yaratacaktır. Nitekim yönetime karşı olanlar aralarında birleşmişler ve gizli dernekleşmelere gitmişlerdir. Bunlardan İttihat ve Terakki Cemiyetinin yaygın propagandası Makedonya’daki uyanık ve ilerici subaylar arasında büyük ilgi gördü ve kolaylıkla benimsendi.
Selanik ve Manastır illerinde baş gösteren askeri ayaklanmalar sarayın gözünü korkutmuş ve Abdülhamit ikinci defa olarak Anayasayı ilân etme zorunda kalmıştır. Ana yasanın getirdiği özgürlük havası yine pek kısa sürmüş buna karşılık Avusturya-Macaris-tan geçici olarak topraklarına kattıkları Bosna-Hersek’i bütünüyle aldıklarını açıklamışlardır.
Bulgaristan bağımsızlığını açıklamış, Girit Yunanistan’ın olmuştur. Ülke kısa zamanda karışıklıklarla yer yer kaynaşmaya başlamış, gösteriler gösterileri izlemiştir. Kurulu siyasal partiler de ortaklaşa anlaşmadan uzak, birbirlerine düşmüşler, anlamsız çekişmelere girişmişlerdir İttihat ve Terakkiye karşı basının kışkırtması sonucu avcı taburlarında gericilik hareketine yönelinmiş 1909 yılının ünlü 31 Mart olayı patlak vermiştir.
Rumeli yakasındaki devrimci subayların düzenledikleri Hareket Ordusu, bunun üzerine İstanbul’a gelmiş ve ayaklanmayı bastırmıştır. Ayaklanmanın kışkırtıcısı ve baş suçlusu olarak Abdülhamit görülmüş ve bu nedenle tahtından indirilmiştir.
Abdülhamit. Selanik ilindeki Alatini köşkünde oturmaya zorunlu tutulurken, yerine kardeşi Reşat, Mehmet V. adiyle tahta çıkarılmıştır. Balkan savaşı sırasında İstanbul’a getirtilen Abdülhamit. ölümüne kadar Beylerbeyi sarayında yaşamıştır.
abdulazizin ölümünü de açıklarmısınız