ABASIYANIK Sait Faik, yazar (Adapazarı 1906-İstanbul 1954). Adapazarı’ nda başladığı ilk öğreniminden sonra İstanbul Erkek Lisesi’nde onuncu sınıfa kadar okudu, liseyi ilk öykülerini yazdığı Bursa’da bitirdi (1928). Önce İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakultesi’nde sonra babasının yükseköğrenim yapmasını istemesi üzerine Lozan’da kısa süre bulundu, aynı amaçla geçtiği Fransa’nın Grenoble Kenti’nde birkaç yıl gönlünce ve özgür yaşadı, ailesinin isteği üzerine 1935’de yurda döndü. O yıllarda Varlık dergisinde başlattığı öykücülüğünü yaşamının başlıca amacı saydı. Tümü çok kısa süren ticaret, öğretmenlik, gazetecilik işlerinden sonra aile geliriyle geçinmeyi yeğleyerek kendisini yazılarına adadı. Son döneminde annesiyle birlikte Burgaz Adası’ndaki köşklerinde yaşadı, bir karaciğer rahatsızlığı sonucu İstanbul’da öldü.
İlk ürünlerinden başlayarak değişik bir yazarlık tutumunu sergileyen Sait Faik, gelişimli, düğümlü, sürprizli sonuca dayalı olay öyküsü yerine kişilerin ya samlarının dram noktalarına dikkat eden, şiirli ve etkili bir anlatıma dayanan öykü biçimini yürürlüğe koydu. Adapazarı ve Bursa izlenimlerini taşıyan çocukluk anıları, Grenoble yıllarının Fransa’sı, İstanbul’da daha çok yoksul kişile- rin barınağı olan kenar semtler ve ömrünün son döneminde de Burgaz balıkçıları ve adalar doğası başlıca konuları oldu. İnsanlığın doğal mutluluk hakkını savunan, emeğin gerçek karşılığını arayan, doğayla çalışmada zafer kazanmış insan çalışmasını yücelten Sait Faik, toplum kurallarının baskısı altında umutsuz ve yalnız kaldığı dönemlerde doğaya ve Burgaz balıkçılarının ilkel yaşamlarına sığındı, iyiliğe ve güzelliğe duyduğu özlemleri dile getirdi. Zaman zaman kişiliğindeki tedirgin eğilimleri bilinçaltına atılmış sapmaları, yalnızlığının yarattığı insan ve dost gereksemelerini gerçeküstücü bir teknikle yansıttığı da oldu. 1953’te Amerika Birleşik Dev-letleri’ndeki Mark Twain Derneği tarafından modern edebiyata hizmetlerinden ötürü onur üyeliğine seçildi. Medar-ı Maişet Motoru (1944) adlı romanını Birtakım İnsanlar adıyla yeniden bastırdı (1952), bu türde Kayıp Aranıyor adlı bir ürün daha verdi (1953), şiirlerini
Şimdi Sevişme Vakti (1953) kitabında topladı. Çoğunluğu öykü havası taşıyan röportajlarıyla birlikte bütün öyküleri ilkin şu kitaplarda toplandı: Semaver (1936), Sarnıç (1939), Şahmerdan-(1940), Lüzumsuz Adam (1948), Mahalle Kahvesi (1950), Havada Bulut (1951), Kumpanya (1951), Havuz Başı (1952),
Son Kuşlar (1954), Alemdağda Var Bir Yılan (1954), Az Şekerli (1954), Tüneldeki Çocuk (1955), Mahkeme Kapısı (1956). Ölümden sonra önce Varlık Yayınları arasında çıkan “Bütün Eserle-ri”ailesinin vasiyetini üstlenen Darüşşa-faka Cemiyeti’nin arttırmasını kazanan Bilgi Yayınevi sürdürüyor.
1970’te çıkan 8. ciltte geniş bir kaynakça taşıyan bu dizi, yazarın kitaplarına girmemiş yazı, şiir, röportaj ve mektuplarıyla (Balıkçının Ölümü, Yaşasın Edebiyat 1977), 10. cilde ulaşmış bulunuyor: Açık Hava Oteli (1980). Kitaplarının gelirinden karşılanmak ve Sait Fa-ik’in ölüm yıldönümlerinde (11 Mayıs) en iyi öykü kitabına verilmek üzere Da-rüşşafaka Cemiyeti’nin yönettiği Sait Faik Abasıyanık Öykü Armağanı bugün de yürürlüktedir. Burgaz’daki evi halka açık bir müze olarak düzenlenmiştir. Kayıp Aranıyor: 1953’te yayımlanan ikinci romanı. Yaşamının son dönemini dolduran “ada öykülerinden” birinin romansı bir yapıda genişletilmiş biçimidir. “İnsaniyet namına varlığı bildirilmeleri rica olunan” kayıplardan biri de Batı dillerinden birkaçını bildiği, Avrupa’da okuduğu, Özdemir ile yaptığı ilk evliliğinden anlayışsızlığın yarattığı gönül küskünlüğüyle ayrılmış ‘ olduğu halde balıkçı Cemal ile sevişmesinden de bir çıkar yol bulamayan “umarsız” Ne-vin’dir. Konsolos olan babasının emeklilik yaşamına ayak uyduramayan, kişiliğinin bağımsızlığı yanı sıra hakkı olan aşkı, cinselliği ve mutluluğu arayan, halkına indiği halde çevresi tarafından bilinmeden suçlanan Nevin’i balıkçı Ce-mal’in aşkı da kurtaramaz; babasına yazdığı düşsel bir mektupla kayıplara karışır. Nevin, aradığı mutluluğu bulamayan, bastığı toprağı yitirmiş bir ara kuşak ürünüdür. Yazgısı gereği ne o kendi aradığını bulabilir, ne de onu arayanlar onu. Sait Faik, toplumla olan uyuşmazlığını, kişiliğini bir kadın kimliğine dönüştürerek, bu eserinde sergilemeye çalışmaktadır.
Lüzumsuz Adam: 1948’de yayımlanan dördüncü öykü kitabı. 1940’ta yayımlanan Şahmerdan adlı öykü kitabından sonra uzun bir suskunluk döneminin ürünü olan bu eser, bir bakıma suskunluğun nedenlerini açıklayan ve esere ad olan Lüzumsuz Adam öyküsüyle başlar. Bu öyküde yazar, kendisini kiradaki dükkânıyla babadan kalma evi arasında boşa yaşayan bir kişi gibi görme eğilimindedir. Küçük bir mutluluktan sonra-İstanbul Boğazı’ndaki Akıntıburnu’ndan kendini denize atacak kadar yalnız ve lüzumsuz sayar. On dört öyküyü içeren eserdeki önde gelen öyküler şöyle sıralanabilir: Mürüvvet, İp Meselesi, Menekşeli Vadi, Papaz Efendi, Kameriyeli Mezar
Mahalle Kahvesi: 1950’de yayımlanan beşinci öykü kitabı. Eser yirmi üç öyküden oluşur. Öykülerin çoğunluğunu Bur-gaz Adası’ndaki yaşantıları, izlenimleri, anıları, özlemleri oluşturur. Yazarın son yıllarında yakalandığı siroz hastalığı nedeniyle yürüttüğü perhiz süresince doğa ve toplum üzerinde yaptığı gözlemler, kendisine zengin yazı olanakları sağladı. Nitekim bu eserde, bazı ölüm izlenimle-riyle yaşamla hesaplaşma gibi temaları öne aldığı görülür. Sait Faik’in en önemli öykülerinin yer aldığı bu kitaptaki öteki öykülerden bazıları şunlardır: Dört Zait, Hallaç, Baba-Oğul, Karanfiller ve Domates Suyu, Süt, Kestaneci Dostum, Ermeni Balıkçı ile Topal Martı, Sinagrit Baba.
Medarı Maişet Motoru: 1944’te yayımlanan birinci romanı. Eserin adı, Geçim Sağlayacak Motor anlamını taşır. Yazarın Burgaz Adası’ndaki gözlemlerinden kaynaklanır. Rumca kısa boylu anlamına gelen, bu nedenle Kondos adıyla tanınan emekli memur Ali Rıza Efendi’nin emeklilik yıllarındaki aile dağılışını konu edinir. Vazgeçilmez bir içki tutkunu olan Kondos, kızı Melek ve Mütareke yıllarında evlat edindiği Hikmet ile birlikte yaşar. Melek berber yanında çalışırken Hikmet, Medarı Maişet Motö-rü’nde iş bulur. Daha sonra erkekler için kendi başına bir berber dükkânı açan Melek, romanda yazarın yerini belirleyen Fahri ile iyi bir dostluk kurarsa da onun zamansız ölümü üzerine, anlayışsız ve kavgacı babasından kaçmak için Beyoğlu’nda bir berber dükkânımda kalfalık yapmaya başlar. Melek’e bağlı ikinci erkek olan Hikmet’in varlığı, edebiyatta “sonsuz üçgen ” adı verilen ilişki biçimini tamamlar. Melek nişanlanınca ondan umudunu kesen Hikmet, bekçilik yaptığı Kaşık Adası’nda bir iftiraya uğrar, ev soyan Uç kişiyle birlikte suçsuz olduğu halde hapse atılır. Sarhoşluk ve kavga yüzünden aynı hapishaneye düşen babalığı Kondos ile karşılaşır. Bu arada Melek anne olup kurtulurken, esrar içip düşlere dalan baba-oğul, daha bir karanlığa girerler. Ali Rıza Efendi yağlı bir direkten sürekli düşer, Hikmet’in Medarı
Maişet Motörü ise batmıştır. Aynı eser ikinci ve üçüncü basımlarında Birtakım İnsanlar adıyla yayımlandı. Sarnıç: 1939’da yayımlanan ikinci öykü kitabı. Eser on altı öyküden oluşur. Sait Faik’e ün ve önem kazandıran ilk eserdir. Başarısız ve mutsuz evliliğini anımsayan ilk öykünün kahramanından sonra İstanbul’un kenar mahallelerinin kişilerine geçilir. Arada Adapazarı yöresinden derlenmiş ürünler de vardır (Beyaz Altın, Lohusa). Eser, yazarına değer katmış bir derleme, şiirli anlatımının bir kanıtı, öykücülük ustalığının bir örneği olarak değerlendirilir. Semaver: 1936’da yayımlanan birinci öykü kitabı. Eser on dokuz öyküden oluşur. Getirdiği yenilik, olay ve sürpriz sonuçlu alışılmış yapıya ters özgünlükle hemen ilgi gördü, yazarının adını duyurdu. Ev yaşamının bir simgesi olmuş ana semaverine Ali’nin duyduğu duygusal tepkiyi anlatan ilk» Öyküyü izleyen öteki öykülerden bazıları şunlardır: Stelyanos Hristopulos Gemisi, İpekli Mendil, Bohça, Birtakım İnsanlar, İhtiyar Talebe.