Antalya Bergama yunan kralından Romalılar’a geçti fakat korsanlar tüm sahillere hakimdi. Ancak M.Ö 79 yılında Roma otoritesini tamamen kurabildi. M.S. 395’te Roma imparatorluğu ikiye ayrılınca, Antalya ve bölgesi de, bütün Anadolu gibi, Doğu, yani Bizans İmparatorluğunun payına düştü. 860 yılında Halife Mütevekkildin Türk Amirali Karin oğlu Fazl tarafından Müslüman donanması ile alınan Antalya, fazla muhafaza edilemedi, yeniden Bizans hâkimiyetine geçti.
1071 Malazgirt zaferinden bir müddet sonra bu bölge de Anadolu Fâtihi Kutalmışoğlu Süleyman-Şahın başkomutanlığındaki Türk orduları tarafından fethedildi. Fakat Bizans 1103 te şehri Türklerden geri aldı. Bir ara gene Türklerin eline, 1120 de tekrar Bizans’a geçti. 1181 de Türkiye hükümdarı II. Kılıç Arslan, Antalya şehrini kuşattı, fakat alamadı.
Nihayet Anadolu’nun Akdeniz-üzerindeki bu çok önemli limanını Sultan Gıyasettin Keyhusrev, Kıbrıs Kiralının Bi-zansa imdat yollamasına rağmen, 1207 de kesin şekilde fethetti.
Sultan İzzettin Keykâvus, bir ara Kıbrıs Kiralının baskınla ele geçirdiği şehri, Frenk-ler’den temizledi. Gerek Sultan Keykâvus, gerek kardeşi Büyük Alâettin Keykubad, limanı büyüttüler ve şehri imar ettiler. Türkiyenin Akdenizdeki donanmasının en büyük üssü haline gelen Antalya, bir amiralin idaresine verildi.
Sultan Alâettin Keykubad, Alâiye’yi (Alanya) fethedince, Antalya, bu önemli Umanın yanında ikinci dereceye düşmedi, aynı parlaklığını devam ettirdi. Sultan Keykubad ve halefleri, Alâiye’de olduğu kadar, Antalya’daki saraylarında da kışı geçirmekten hoşlanırlardı. Bu suretle bu iki şehir, çok önem kazandı.