İNSANCILIK (HÜMANİZM), inşana değer veren, saygı gösteren, insanın özündeki iyilik ve güzellikleri geliştirmeyi amaçlayan, insana olumlu nitelikler kazandıracak refah ve bolluğu sağlama gereğini savunan tutum ve eğilimlerin tümü.
Akımı doğuran çalışmalar, eskiçağ metinlerinin incelenmesiyle öteki güzel sanat ürünlerinin değerlendirilmesini amaçlayan 14-16. yüzyıl düşüncesinden doğduğu için insancılık öncelikli bir Rönesans ülküsü sayılır; Yunan ve Latin dillerine dayalı bir öğretim
yöntemine de ad olur.
En geniş ve güncel olarak “değer ölçüsü olarak insanı koyma ve ona inanç” anlamıyla kullanılır. Orta çağ skolastikliğiyle dinsel baskıya karşı aranan aydınlık ilk çağ Yunan ve Latin kaynaklarında bulundu. Özellikle insan biçimiğiyle (antropomorfizm) ürün vermiş olan eski çağ sanatçılarının tanrısal düzeylere eriştirmeye çalıştıkları üstün eserler bu çağda değerlendirildi, arandı, bulundu, toplandı, açıklandı, sergilendi.
Öncelikle İtalya’da tutunan akım, özündeki Hıristiyan inancını yitirmekle, İsa öncesi plagan felsefeye kaymakla suçlandıysa da (Luther ve Calvin) insanın aslında iyi olduğu inacıyla birlikte akılcı bir felsefeye ve laik bir ahlak anlayışına ulaştı. Bu ortalama özet, insanı daha da insanlaştırma ülküsünü, insanın yaratıcı çabasını geliştirmeyi, insana daha çok özgürlük, dirlik ve gönenç sağlama görevini benimseyen bütün eğilimleri insancılık içinde değerlendirmeyi amaçlar.
Tarihsel süreç içinde yeni anlamlar kazanan her kavram gibi onun da uzak geçmişten yola çıkan değişik aşamaları vardır.
Örneğin, İlkçağ insancılığı daha çok eğitsel bir amaca, insanın bütün yeti ve yeteneklerini gereğince geliştirecek bir eğitim düzenim yöneliktir (Protagoras, Sokrates ve izleyicileri), Rönesansla başlayan kentsoylu (burjuva) insancılığı ise bilime açık, kilise baskısına karşı duran, insan haklarından yana, en geniş çevreye (dünya ve insanlığa) bağlı, özgürlük ve laiklikten yana, bireye saygılı bir eğilimler toplamıdır.
Böylece sanatta ve felsefede kendini gözleme, yoklama, eleştiri değerlendirme, tutumu da insancılığın yöntemleri oldu. En büyük sanatçılar (Shakespeare, 1564-1616) gibi etkili ütopyacılar da (Thomas More, 1478-1535; Tommaso Campanella, 1568-1639) ezilen, hakkını alamayan, sömürülen insanın umut ve özlemlerini dile getirdiler.
Toplumcu (Marksçı) insancılık ise bu amaç yolunda insanın sömürülmesine temelden karşı çıkan bilimsel bir yönteme dönüştü, emekçilerin ülkü ilkelerini saptadı.