MUHAMMET Hz., İslam dininin peygamberi (Mekke 570-Medine 632). Mekke ve çevresinde yaşayan Kureyş kabilesinin Beni Haşim kulundandır. Dedesi Abdülmuttalip, kapatılmış olan kutsal Zemzem suyunu açtırdığı için saygın bir başkan durumundaydı. Hz. Muhammet’in babası Abdullah/annesi Amine-bin Vehb ile evlendikten sonra çıktığı bir gezi sırasında çok genç yaşta Medine’de öldü. Hz. Muhammet’in Rebiülev-vel ayının 12. pazartesi günü 570’te Mekke’de dünyaya geldiği kabul edilir. Yayla ikliminde yaşayan Sad bin Bekr kabilesinden Halime adındaki bir sütanneye verildi, sütannesinin yanında dört yıl kaldı. Döndükten sonra Mekke’de annesi ve dedesinin sevecen, sıcak ilgile-riyle büyüdü. Babasının mezarını ziyaretten sonra Medine’den Mekke’ye dönerlerken annesini de yitirdi. Abdülmuttalip yetim ve öksüz torununa daha çok sevecen davranmaya başladı; bakımına özen gösterdi. Sekiz yaşına geldiğinde dedesi Abdülmuttalip’i de yitirince bu kez amcası Ebu Talip’in yanında sıcak ve içten bir yuva buldu. Mekke’de okul olmadığı için Hz. Muhammet okuma yazma öğrenemedi. Hz. Muhammet’ten söz eden tüm kaynaklara göre rahip Bahira ile ilgili olay, Arabistan dışına yaptığı bir gezi sırasında oldu. Yemek sırasında rahip Hz. Muhammet ile ilgilendi, iki omuzu arasına bakarak okuduğu din kitaplarında geleceğinden söz edilen son peygamberin bu çocuk olduğunu anladı. Ebu Talip’e 12 yaşındaki bu çocuğa dikkat etmesini sıkı sıkıya öğütledi. Bu geziden sonraki 10 yıl içinde ticaretle uğraşan amcasına yardım ettiği genellikle kabul edilir. Hz Muhammet yoksul olduğu için, ticaret ortaklıklarıyla geçiniyor, gençliğine karşın dürüstlüğü tüm Mekke halkınca biliniyor, herkes onunla iş yapmaya can atıyordu. Mekke’de O’na Muhammet’ül. Emin (güvenli, inanılır Muhammet) deniyordu. Varlıklı bir dul kadın olan.Hatice bin Huveylit, Hz. Mahummet’e ortaklık önererek başkalarından daha fazla kazanç vereceğini ekildi. Hz. Muhammet bu öneriyi kabul etmekte kararsız dav-ranmadı. Hatice kısa sürede ortağını iyi tanıdı ve ona ortak bir yaşam önerdi. Geleneklere göre evlendiler. O tarihlerde Hz. Muhammet 25, Hatice 40 yaşların-daydı. Hatice yaşadığı sürece Hz. Muhammet, başka bir kadınla evlenmedi, yaşamının en sıkıntılı yıllarını onun sevecen yardımlarıyla atlattı.
Hz. Muhammet, Kâbe;‘nin onarımı sırasında anlaşmazlığı önlediği için herkesin takdirini kazandı. Kabe, harap olmuştu, onarımına oybirliğiyle karar verildi. Hacer’ül Esved’in yerine yerleştirilmesine sıra gelince anlaşmazlık çıktı; çünkü her aile bu onuru kendi kazanmak istiyordu. Ertesi sabah buradan geçen ilk kişi Hz. Muhammet oldu. O’nun hakemliği sonucunda her aileden bir kişi seçildi. Hacer’ül-Esved bir örtü üzerine konuldu ve her aile örtünün bir ucundan tutarak kutsal taşı Kabe’nin yanına getirdiler, yerine de kendisi koydu. Böylece çıkabilecek bir tartışmayı da önlemiş oldu (Bu olayla ilgili lakabı: Muhamme-dü’l Emin; güvenilir). Amcası Ebu Talip’ in dara düştüğünü öğrenince oğullarından Ali’yi evine aldı. Bu dönemde O’nun Haniflerle ilişki
kurduğu anlaşılmaktadır. Ramazan ayında Nur Dağı’ndaki Hi-ra Mağarası’ndan inzivaya çekildi, ruhunu dinlendirme çareleri aradır. Hira Ma-ğarası’nda kaldığı zamanlarda yiyip içeceği tükendikçe Mekke’ye iner, Kabe’yi tavaf ektikten sonra eşi Hatice’ye uğrar, Hira Mağarası’na dönerdi. Putlara Kapmanın hiçliğini, ne zamana kadar bu inançsızlıkta kalınacağını düşünür, kendine sayısız soru yöneltirdi: Ben kimim? Niçin varım? Bu sınırsız evren nedir? Neye inanmalı? Bir gün Hira Mağara-sı’nda sessizlik ve karanlık içinde yatarken parlak bir ışık göründü. Hz. Muhammet kendinden geçti. Ayıldığı zaman bir melek. “Oku: Her şeyi yaratan, insanı kan pıhtısından yaratan Rabinin adıyla oku. Kalemle öğreten, insana bilmediğni bildiren, Lütuf ve keremde erişilmez mertebede olan Rabbinin adıyla oku.” (Kuran 96/1-5 sure) dedi. Bu olay üzerine çok şaşıran Hz. Muhammet koşarak evine geldi ve eşine “Beni örtün,beni örtün” dedi. Coşkusu geçtikten sonra başından geçenleri Hatice’ye anlattı. Her zaman onu destekleyen eşi, “Korkma, Rabbin seni bırakmaz” diyerek amcasının oğlu Varaka bin Nevfel’e götürdü. Varaka, “Bu, Hz. Musa’ya gelen meleğin aynısıdır” dedi. Bu Vahyin Fil Olayı’nın 41. yılının (610) Ramazan ayında gerçekleştiği kahul edilirse de 609’da olduğunu kabul eden tarihçiler de vardır. Müdessir Suresi’nin ilk ayetleri (“Ey örtüye bürünüp sarman (Resulüm) kalk artık insanları uyar, yalnızca Rabbini yücelt) indikten sonra Hz. Muhammet’in “resulluk” görevi başladı. Her zaman olduğu gibi durumu eşine anlatarak “Kimi İslama çağırayım, bana kim inanır? deyince Hatice: “Dinine ben inanır, peygamberliğini onaylarım” karşılığını verdi. Hz. Muhammet buna çok sevindi ve Tanrı’nın birliğini, kendisinin de Tan-n’nın elçisi olduğunu açıkladı. Böylece Hatice Müslüman olan ilk kadın olma onurunu kazandı. Müslümanlığı kabul eden ikinci kişi bu sıralarda dokuz yaşında olan ve yanında yaşayan amcası Ebu Talip’in oğlu Ali, üçüncü inanan da azatlı kölesi ve evlatlığı Zeyd bin Harise oldu. Bundan sonra Hz. Muhammet çok yakın dostu ve zengin bir tüccar olan ve aynı zamanda Kureyş üzerinde etkili olan Ebubekir’e durumu anlattı, İslama girmesini önerdi. Ebubekir hiç duraksamadan bu öneriyi kabul ederek dini kabu edenlerin dördüncüsü oldu. Ebubekir’in aracılığıyla Osman bin Affan, Abdurrah-man bin Avf, Sa’d bin Ebi Vakkas, Zü-beyr bin Avvam ve Talha bin Ubeydul-lah gibi Mekke’nin ileri gelenleri Müslüman oldular. Hz. Muhammet İslama çağınyı önceleri gizli yapıyordu. Fakat 614’te “Ey Muhammet! Artık sana buyrulanı açıkça ortaya koy, puta tapanlara aldırış etme. Allah ile birlikte lbaşka bir Tanrı’nın bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı kuşkusuz Biz sana yeteriz. Yakında ne olduğunu öğrenecekler” (Hicr Suresi 94-96 ayetler) ayetleri geldikten sonra açıkça İslam dinini yaymaya başladı. Kureyşliler önceleri bu önerilere sert tepki göstermediler. Putları ve onlara tapmayı kötülemeye başlayınca kızmaya ve Müslümanlara baskı yapmaya başladılar. Hz. Muhammet İslamlığı yaymak için elinden geleni yaptı. Ku-reşylileri SafaTepesi’ne toplayıp gittikleri yolun yanlış olduğunu anlattı. Bunun üzerine Kureyş ileri gelenleri amcası Ebu Talip’e giderek bu durumdan yakındılar. Hz. Muhammet Ebu Talip’in korumasında olduğu için O’na bir şey yapmaktan çekmiyorlardı. Ebu Talip bu yakınmalar üzferine yeğenini çağırarak ona durumu anlattı ve putları kötülememesini söyledi. Hz. Muhammet amcasının bu uyarısına karşılık “Beni Allah onlara doğru yolu göstermekle görevlendirdi. Bu görevimi yerine getirmek zorundayım. And içerim ki, güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler bu görevimden dönemem” yanıtını verdi ve ağlayarak amcasının yanından ayrıldı. Bunun üzerine Ebu Talip yeğenine herhangi bir kötülüğün gelmemesi için elinden geleni yapacağını söyledi. Kureyşliler Hz. Muhammet’e ve Müslümanlara zorluklar çıkarmaya başladılar.Bunların başında Hz. Muhmmet’in amcası Ebu Leheb ile Ebu Cehil (Amr bin Hişam) ve Ebu Sufyan bin Harb geliyordu. Bir gün Ebu Cehil, Hz. Muhammet’e Safa Tepesi yakınlarında rastladı ve ona gönül kırıcı sözler söyledi. Hz. Muhammet hiç yanıt vermedi. Bu olayı gören bir cariye durumu Hz. Muhammet’in amcası Ham-za’ya bildirdi. Hamza yeğenini çok sever O’nu korumaya çalışırdı. Ebu Cehil’e şiddetle çattı, yayı ile ona vurdu. Ebu Cehil’in özür dilemesi kavgayı önledi. Bu olay üzerine Hamza yeğeninin yaydığı dini benimsediğini açıkladı. Onun İslamlığı kabul etmesi Müslümanlara büyük bir güç sağladı. Bunun üzerine Kureyşliler, islamlığın yayılmasını önleyebilmek için Hz. Muhammet’in öldürülmesine karar verdiler. Ebu Cehil ortaya 100 deve ve para koyunca Ömer bin Hattab “Bunu benden başka yapacak yoktur” diyerek silahlandı ve yola koyuldu. Kız kardeşinin evindeki Kuran okunuşundan etkilenip Kuran sayfaların getirterek okuttu ve Müslüman olmaya karar verdi. Hz. Muhammet ile görüştü ve kelime-i şahadet getirerek Müslüman oldu. Ömer ile birlikte Müslüman olanların sayısı kırka yükseldi. Hamza ve Ömer’in Müslüman olmaları, İslamlığın yavaş yavaş yayılması Kureyşlileri çılgına çevirdi. Müslümanlara ellerinden gelen her işkenceyi yapıyorlardı. Hz. Muhammet isteyenlerin Habeşistan’a göç edebileceklerini bildirdi. Mekke’de kalan Müslümanlar Kureyşlilerin işkencelerinden kurtulmak i-çin Ebu Talip’in oturduğu mahallede toplandılar. Kureyşliler Müslümanlarla tüm ilişkilerini kestiler. Müslümanlar üç yıl süreyle kuşatılmış gibi yaşadılar, yiyecek bulmakta güçlük çektiler, tüm bu sıkıntı ve baskılara karşın Müslümanlardan bir kişi bile direncini yitirmedi, dininden dönmedi. Kuşatmanın kaldırılmasından 7-8 ay kadar sonra iki büyük felaket Hz. Muhammet’i çok sarstı. Kendisini her zaman koruyan amcası Ebu Talip ile evlendiğinden beri kendine sonsuz bir aşk, hayranlık ve takdirle bağlı bulunan, en bunalımlı ve acı günlerinde teselli kaynağı olan eşi Hatice öldüler. Hz. Muhammet’in yaşamında en üzüntülü yıl sayıldığı için bu yıla “hüzünlü yü” dendi (619). Hatice’nin ölümünden sonra yalnız kalan Hz. Muhammet’e dostları Ebubekir’in kızı Ayşe ile evlenmesini salık verdiler. Ebubekir, Hz. Muhammet’in bu isteğini kabul edince nikah yapıldı. Evlenme iki yıl sonra Medine’de gerçekleşti.