Sinir hücresinin görünümü, bir örümcek ağını andırır. Ortada “hücre gövdesi” bulunur. Burası hücrenin kumanda merkezidir. Hücrenin genetik bilgileri de burada bulunur. Buradan çıkan uzantılara dendirit adı verilir. Sinir hücreleri dendiritlerini kullanarak komşu nöronlarla iletişim kurarlar. Sinir hücresinin “akson” olarak adlandırılan ince uzun bölümüyse, hücrenin, uzak yerlerdeki sinir hücreleriyle iletişim kurmasına yarar. İnsan bedenindeki en uzun hücre türlerinden biri sinir hücreleridir. (En uzunları bacaklarımızda bulunur). Aksonun ucundaki bölüme “akson tepesi” adı verilir. Akson tepesinin ucunda “sinaps” adı verilen yarıklar bulunur. Sinir hücresinin iletileri başka hücrelere aktardığı yer burasıdır.
Beynimiz, omurilikle birlikte tüm beden işlevlerimizi kontrol eder. Beynin en büyük bölümü, serebrum olarak adlandırılan, sağ ve sol yarım kürelerden oluşan yapıdır.
Hareketler Nasıl Kontrol Ediliyor?
Hemen hemen tüm davranışlar, bir motor eylemi gerektirir. Konuşmak, işaret etmek, yürümek gibi. Ancak en basit bir eylem, örneğin bir su bardağını ağza götürmek bile son derece karmaşık işlemler gerektiriyor. Önce beyniniz, elinizin bardağa uzanabilmesi için hangi kasları hangi ölçüde kasacağını ya da esneteceğini, elinizi hangi sırayı uygulayarak bardağa yönlendireceğini , bardağı kaldırmak için ne kadar güç gerektiğini hesaplamak zorunda. Ayrıca bardağın ne kadar dolu olduğu, camın sertliği de hesapta dikkate alınacak veriler. Bu nedenle, beyinde motor işlevleriyle ilgili olarak birçok anatomik bölge bulunuyor. Bunların en önemlisi, birincil motor korteksi, ya da MI denen bölge. MI, beynin ön lobunda bulunuyor. Görevi, hareketin gerçekleşmesi için sinirsel komutlar oluşturmak. MI bölgesinde oluşturulan sinyaller, vücut ekseninin öbür tarafına geçerek buradaki iskelet kaslarını harekete geçiriyorlar. Yani beynin sol yarısı, bedenimizin sağ tarafını yönetiyor. Bedenin her bölgesi, birincil motor korteksi üzerinde temsil ediliyor. Beynimizi oluşturan maddede bedenimizin herhangi bir parçasına ayrılan payın miktarı, ana motor korteksinin o beden parçası üzerindeki kontrolünün derecesini gösteriyor. Örneğin, el ve parmakların karmaşık hareketlerini kontrol edebilmek için oldukça büyük ölçüde korteks maddesi gerekiyor. Dolayısıyla eller ve parmaklar için MI ‘de ayrılan pay, bacak ve gövdeye oranla daha büyük. Motor eyleminde kullanılan öteki bölgelere ikincil motor korteksleri deniyor. Bunlar, görsel verileri hareket komutlarına dönüştüren arka parietal korteks, bedenin duyular aracılığıyla kontrolünde rol oynayan önmotor korteksi ve karmaşık hareketlerin planlanması ve iki elle yapılan eylemleri eşgüdümlenmesinde rol alan tamamlayıcı motor bölgesinden oluşuyor.
İnsan Belleği
Bilgilerin aklımızda ne kadar tutulduğuna bakarak belleğimizi kısa süreli ve uzun süreli olarak ikiye ayırabiliriz. Belleğin türlü beceri ve bilgilerde oynadığı rolü göz önüne alarak bilim adamları farklı sınıflandırmalara da gidiyorlar. Belleğin nasıl sınıflandırılabileceği konusundaki bu bilgiler, insanların kontrollü deney koşulları altında gözlenmesine dayanıyor. Yani bu bulgular, doğrudan beyin dokularının incelenmesiyle elde edilmiş değil. Beyinde hangi bölgelerin hangi tür deneylerin anımsanmasında kullanıldığını net olarak ortaya koyamıyor. Gene de, belleğin bu sınıflamalarıyla kimi beyin dokuları arasında bağ olduğu yolunda işaretler var.
Belleği Bölümlere Ayırmak
Kısa süreli bellek ve uzun süreli belleğin yanı sıra, işlek bellek olarak adlandırılan başka bir bellek türünden de söz edebiliriz. İşlek bellek, okuma, ya da matematik problemi çözmek gibi hem kısa süreli, hem de uzun süreli belleğin kullanılmasını gerektiren durumlarda kullanılır. Aslında, belleği daha başka yönlerden de ele alabiliriz. Örneğin bisiklete binmek, durmadan değişen yolda giderken bir yandan dengemizi korumayı, bir yandan da gerekli kas hareketlerini anımsamayı gerektirir. Öte yandan, söz gelimi yabancı bir dilde konuşmak, bu dildeki sözcükleri, bunların anlamlarını ve doğru kullanımlarını anımsamayı gerektirir. Bu tür farklı yetenekleri düzenlemeye çalışan bilim adamları, uzun süreli belleğin tek bir işlemden oluşmadığına karar vermişler.
Açık bellek, istemli olarak anımsanarak, sözlü olarak ifade edilebilecek anılarımızdan oluşur. Söz gelimi, size bir dizi sözcük verilerek sizden bu sözcükleri tekrarlamanız isteniyor. Bunu yaparken, açık belleğinizi kullanmış oluyorsunuz.
Örtük bellek olarak sınıflandırılan bellek türü, açık belleğin karşıtıdır. Buradaki anılarımız, istemli olarak anımsanıp, sözlü olarak ifade edilemiyor. Buradaki “anılarımız” ya da becerilerimiz, tekrar yoluyla ve pratikle birikiyor. Örtük belleğe örnek olarak, kayak yapmak ya da bisiklete binmeyi gösterebiliriz.
Olaysal bellek, kişinin başından geçen olaylardan ve özel durumlardan oluşur. Söz gelimi, ilk kez Newyork’ta tiyatroya gitmiş olmak ve New York’taki Empire State binasını görmüş olmak gibi.
İlintilendirme belleği, sembollerin yorumlanmasında ve yapılandırılmasında kullanılan bilgilerden oluşur. Örneğin, New York’la ilgili bu tür bir anı, bu kentin ABD’de olduğu, yüz ölçümü, burada Birleşmiş Milletler binasının bulunduğu gibi bilgilerle ilgilidir. Kişinin New York’a yaptığı bir geziyle ilgili olmak zorunda değildir.
Bellek, öğrenme süreciyle yakından ilgili. Öğrenmenin belli başlı aracıysa dil. Bir Fransız doktor olan Paul Brocaf 1865 yılında konuşma ve dil merkezlerinin beynin sol yarım küresinde bulunduğunu belirledi. O zamandan bu yana araştırmacılar, hasara uğramış beyinler üzerindeki çalışmalarla duyusal ve zihinsel fonksiyonları yöneten beyin bölgelerinin haritasını çıkarmaya çalışıyorlar. Bu çalışmalar sonucu beynin sol yanının, dil öğrenme ve kullanımıyla; sağ yarım küreninse, sezi, soyutlama gibi konuşma dışı yeteneklerle ilgili olduğu yaygın kabul görmüşe benziyor. ABD’nin lowa Üniversitesi Tıp Fakültesi’’nden Dr. Antonio Damasio, beyinleri çeşitli ölçülerde hasar görmüş kişiler üzerinde yaptığı araştırmalar sonucu, beynin sol yarımküresinin bir haritasını çıkarmış. Haritalarda sol yarım kürenin ortasındaki geniş bir bölge, konuşma seslerinin, bu seslerin anlamlı birimlere (sözcüklere) ve takılara, bunların da anlamlı üst birimlere (cümlelere) çevrilmesi için gerekli gramer kurallarına ayrılmış. Bu dil merkezini çevreleyen daha geniş bir alandaysa, soyut kavramları, düşünceleri ve imgeleri isim ve yüklemlere dönüştüren merkezler yer alıyor. Araştırmalar ayrıca sözel dil kullanımı ve öğrenimiyle ilgili alanların, okumayla da ilgili olduğunu ortaya koymuş görünüyor. Bu nedenle, felç ya da baş yaralanması sonucu konuşma ve konuşulanı anlama yeteneğini yitirmiş hastaların, aynı zamanda okuma ve yazma yeteneklerinin de büyük ölçüde zarar gördüğü anlaşılıyor.