Türkiye ye ne zaman bir çivi çakılacak olsa bazı gruplar istemeyiz çığlıklarıyla ayaklanırlar. Türkiye her sene büyüyen bir ülke doğal olarak sürekli yükselen bir enerji açığı var. Hidroelektrik santraline karşı çık. Rüzgar türbününe karşı çık. Nükleer enerjiye karşı çık. Eee nasıl olacak dışarıdan enerjimi satın alacağız. Bu ülkede her 7 idari bölgeye birer adet nükleer santral lazım. 1kg Uranyum 300 bin nüfuslu bir şehrin ihtiyacını 10 yıl görüyor. Bütün dünya yarım asırdan beri bu sistemi kullanırken biz neden kullanmıyoruz. Efendim radyasyon var, zararlı kanser yapıyor. İyide kardeşim bütün evren nükleer enerji ile ısınıyor aydınlanıyor. Güneşin ve diğer yıldızların içinde odun kömür yanmıyor. Gerekli önlemler alındıktan sonra işini ciddi yaptıktan sonra bir tehlikesi yok.
Peryodik tabloda atom numaraları 89 ile 103 arasında olan 15 element radyoaktif elementlerdir. Bu elementlerin atomları radyasyon yayarlar. Bu elementler Aktinyum, Toryum, Protaktinyum, Uranyum, Neptünyum, Plütonyum, Amerikyum, Küriyum, Berkelyum, Kaliforniyum, Aynştaynyum, Fermiyum, Mendelevyum, Nobelyum, Lavrensiyum.
Bunların fiziksel kimyasal özellikleri farklı olsa da 15 element bugün dünyada sürekli aranan stratejik maddelerdir. Şimdi Periyodik tabloda Allah cc bu 15 elementi boşunamı yarattı kullanmayalım mı bunları. Efendim Atom bombası yapılıyor. Hidrojen bombası yapılıyor. Demirden de silahta yapılıyor. İnsan öldürülüyor. Ama demirden nice eşyalar yapılıyor da hayat bunlar olmadan imkansız. Yani demek istediğim Allah’ın yarattığı her madde savaşta da kullanılır barışta da. Buna engel olmak için çocuk iken eğitilmeli insanoğlu. Yoksa o masum çocuk bir Stalin Bir Hitler bir Pol Pot Bir Mao olur milyonlarca insan bir ideoloji uğruna ölür.
Peki ülkemizde hangi nükleer elementler var. Ülkemizde uranyum ve toryum elementleri bol miktarda bulunmaktadır. Geçmişte Çanakkale de Amerikan bir maden şirketi yıllarca Uranyum madenini Türk işçilere çıkarttırdı. Çıkan Uranyum Amerika ya gitti 1960’lara doğru sanırım maden bölgede azalınca bu bölgede çıkartma işlemi durduruldu.
Nükleer enerjinin yarattığı en buyuk sorun atıklarıdır. Şuanda dünyada bu atıklar yeraltında ki derin mağaralarda saklanıyor. Atıklardaki ışıma yıllarca sürdüğü için insan yerleşim alanlarından uzak olmak zorunda.
Radyoaktif maddeler alfa, beta ve gama ışınları olarak 3 çeşit ışın yayarak radyasyon denilen olayı gerçekleştirirler.
Alfa parçacıkları yayan radyoaktif maddeler çok kısa mesafeleri katedebilirler. Bir defter yaprağıyla bile bunlardan korunmak mümkündür. Fakat yutulduğunda sağlığa zarar verebiliyor. Beta parçacıklar yayan radyoaktif maddeler ise alfaya nazaran biraz daha uzağa gidebiliyor. Alüminyum folyo ile bu ışınlardan korunulabilir. Radyoaktif elementlerin yaydığı en tehlikeli ışın gama ışınlarıdır. Bu ışınları kurşun, beton, çelik veya su engelleyebiliyor. Bu sebeple nükleer santraller su kenarlarına yapılıyor ve büyük beton bloklar kullanılıyor.
Nükleer santrallerde, nükleer reaktörlere yakın yerde çalışan işçiler yukarıda bahsedilen koruma önlemleri sayesinde her yıl sadece 300 milirem radyasyona maruz kalıyorlar. Bu miktar ancak 5000 miliremin üzerine çıktığı zaman sorun olabiliyor. Nükleer santrallerde artık gelişmiş teknoloji kullanılıyor. kaza riski oldukça azaltılmış durumda zaten 2 kaza ihtimali var; sorumsuz çalışanlar yüzünden çıkan arızalar sızıntılar, 2. ihtimalde deprem yüzünden oluşabilecek çatlama patlama sızma tehlikesidir. Onun için deprem bölgelerinde Santral kurmak çok risklidir, kesinlikle fay hatlarından uzak bölgelere kurulmalıdır. Temelden en ince elektronik aksamına kadar en ince detaylara kadar periyodik olarak denetlenmelidir.
Ülkemize ilk Nükleer atılımı ağustos 1955 yılında Menderes hükümeti döneminde oldu. Başbakanlığa bağlı çalışan Atom enerjisi kurumu kuruldu. Kurum bütçesi 760 bin lira olarak
belirlendi. Menderes hükümeti Amerikan hükümetinin nükleer santral kurma teklifini kabul etti. Bugün hala kullanılan Çekmece nükleer araştırma ve eğitim merkezi Menderes dönemi kurulmuştur. 1959 yılında izotop düzenleme çalışmaları başladı. Ocak 1960 tarihinde ilk defa bir atom sitesinin krokisi ilk defa çizildi. Yer olarak Sakarya nehirinin üzerindeki Sarıyer barajının yakınındaki bölgeye kurulacaktı Başbakan Menderes bir konuşmasında Tüm Nato devletleriyle beraber Türkiye’ninde Nükleer sisteme girmesi gerektiğini vurguluyordu. 4 ay sonra yapılan askeri cunta darbesiyle bu projelerde tarihin tozlu raflarına atıldı. Menderes ten sonra 1967 de 1977 de girişimler yapıldı. İhale bitirilmeden 12 eylül askeri darbesi yapıldı. 1955 yılında Amerika ile Nükleer santral yapma konusunda anlaşan ilk ülke olan Türkiye aradan geçen 60 sene boyunca hep bu anı bekledi.
Rusya ile imzalanan mutabakat ile Mersin Gülnar ilçesi Akkuyu beldesinde 2 devlet başkanının katılımıyla ilk temel atma töreni gerçekleşti. Rusya dört üniteden oluşacak toplam 4,800 MW kurulu güce sahip olacak Türkiye’nin ilk nükleer santralini 20 milyar dolarlık yatırımla Mersin Akkuyu’ya yapacak. 2019 da deneme üretiminin başlayacağı 2020 senesinde ise artık ticari üretimin başlayacağı söyleniyor. Memleketimiz için hayırlı olsun.
Peki içimizdeki İrlanda’lıların karşı çıktığı Nükleer enerjiyi hangi ülkeler kullanıyor. Dünyada şu anda 31 ülkede aktif 437 nükleer reaktör bulunurken, 14 ülkede 68 reaktörün inşaatı devam ediyor, 2030 yılına kadar 164 reaktörün yapılması planlanıyor.
Dünya’da Nükleer Enerji
- Arjantin 2
- Ermenistan 1
- Belçika 7
- Brezilya 2
- Bulgaristan 2
- Kanada 18
- Çin 11
- Çek cumhuriyeti 6
- Finlandiya 4
- Fransa 59
- Almanya 17
- Maceristan 4
- Hindistan 17
- Japonya 55
- Güney Kore 20
- Litvanya 1
- Meksika 2
- Hollanda 1
- Pakistan 2
- Romanya 2
- Rusya 31
- Slovakya 4
- Slovenya 1
- Güney Afrika 2
- İspanya 8
- İsveç 10
- İsviçre 5
- İngiltere 19
- Ukranya 15
- Amerika Birleşik devletleri 104
Bu rakamlar şuan çalışan santraller birde inşa edilenler var bunu listeye eklemedim. Görüldüğü gibi en kıytırık ülkelerde bile olan teknoloji Türkiye de malesef yoktur. Lütfen aklımızı başımıza alalım.