Akmedrese tarihi hakkında bilgi, Niğde.
Niğde’nin en öneli yapılarından biri olan Akmedrese, Ali Bey Medresesi olarak da tanınır. Dış çizgileri, ve özellikle ön cephesinin değişik görünümü yüzünden çok tanınmış bir yapıdır. 1409-10 yıllarında Karamanoğullarından Ali Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapının planı Selçuklu geleneğindeki açık medreselerin örneğini tekrarlamaktadır. İki katlı, iki eyvanlı, bu yapının önemi, geleneği sürdürmesinden değil, bilinen ve tekrarlanan klasik tip plan anlayışından mümkün olduğu kadar sıyrılabilmesindendir. Bu nokta, daha çok ön cephede toplanmaktadır. Önceki örneklerdeki süslü pencereler ve yarım yuvarlak duvar dayanaklarıyla hareketlendirilen cephelerin yerine, sütun ve payelere dayanan ve mümkün olduğu kadar dışarı açılan bir cephenin tercih edilmediği görülmektedir. Medresenin ikinci katının ön cepheye rastlayan bu kısmının bu kadar değişik, bir anlamda, adeta bir balkon gibi açılması yine de yadırgatıcıdır. İki yandaki bu dışarı açılımı ortadaki anıtsal giriş kapısı tamamlamaktadır. Mermere yaklaşan beyazlığı yüzünden Ak medrese adının yayılmasına sebep olmuştur.
Bütün diğer örnekler arasında tek kalan bu yapının hangi etkiler ve gereksinmelerle bu şekilde yapıldığı inceleme konusudur. Şimdiye kadar yapılan araştırmalar, benzer bir örneğini ortaya koymamıştır. Bütün bunlara rağmen, bir noktada bağlantı kurmak yine de mümkündür. Çünkü Karamanoğlu Ali Bey, bir süre Bursa’da yaşamış bir kişidir. O yıllarda 1365 tarihli Bursa Hüdavendigar camisi ayaktaydı ve onun da üst katı medrese olarak kullanılmak için yapılmıştı. Bu yapının üst katı benzer kemer sistemiyle dışarı açılmaktadır. Aynı durumun biraz daha değişik ve Selçuklu geleneklerine biraz daha bağlı ikinci bir tekrarı Akmedresedir. Uzun yıllar Bursa’da kalan Karamanoğlu Ali Beyin bu yapıdan etkilenmiş ve Niğde’de hüküm sürdüğü yıllarda benzer stilde bir medrese cephesinde uygulanmasını istemiş olması mümkündür. Yeni örnekler ortaya çıkıncaya kadar böyle bir bağlantı kuvvet kazanmaktadır.
Uzun yıllar bakımsız bir durumda, genel çizgilerini bozan eklerle varlığını koruyabilen bu yapı, son yıllarda iyi bir onarım görerek gerçek şeklini almış, ve Niğde’nin müzesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.