Alacahöyük Tarihi

0
390
alacahoyuk
alacahoyuk

Çorum’un Alaca ilçesine bağlı Alacahöyük, Alaca’nın 15 km. kuzey-batısında, Boğazköy’ün 25 km kuzey-doğusundadır. Bugünkü Horamözü köyünün bulunduğu alanda yer alan Alacahöyük, her yıl yapılan kazılarla genişlemekte ve yeni yeni buluntularla zenginleşmektedir. Buluntuların bir kısmı köyün içinde yer alan müzede saklanarak yerinde değerlendirilmektedir.

1835 yılında W.G. Hamilton’un incelemesinden bu yana Alacahöyük, batılı uzmanların, araştırmacıların uğraşı olmuş ve toprak üstünde görülebilen kısımlar gözden geçirilmiştir. Daha sonraki ilk önemli araştırma 1906 ve 1907 yıllarında İstanbul müzeleri adına makridi tarafından yapılmıştır.

Hitit kültür ve sanatının da daha çok Cumhuriyet devrinden sonra değerlendirilmesiyle 1935 yılında Türk Tarih Kurumu adına Alacahöyük’de kazılara başlanmıştır. 1936 yılına kadar Prof. Remzi Oğuz Arık ve Dr. Hamit Z. Koşay’ın birlikte yürüttüğü kazıları bu tarihten günümüze kadar Hamit Z. Koşay tek başına sürdürmektedir.

Geniş bir alana yayılan kazı bölgesinin ortaya koyduğu veriler burada dört kültür çağının ve on dört yapı katının varlığını ortaya koyar. Her katta çeşitli zengin buluntulara, bunların yanısıra o devrin önemli yapılarına rastlanır; bu veriler alacahöyük’ün çağı içinde çok önemli bir merkez olduğunu göstermektedir.

I. Kültür Çağı

En üst tabakadan incelemeye başlanınca Frikyalılardan Osmanlılara kadar bütün devirleri görmek mümkündür. Eldeki buluntular Helenistlik-Roma -Bizans-Selçuklu ve Osmanlı devirlerinin varlığını ortaya koymaktadır. Bu devrin belirtileri özellikle çanak, çömlek ve sikkelerde gözükür. Friklerin M.Ö 1200 yıllarına doğru, hititlerin yıkılmasından sonra geldiği söylenebilir. Daha sonra yukarıda adlarını saydığımız devletler sırayla bu yörede egemenliklerini sürdürmüşler ve Alacahöyük, eski bir yerleşme bölgesi olarak yaşamaya devam etmiştir. Fakat bütün bu devirlere özgü üzerinde önemle durulabilecek bir mimari kalıntıdan söz etmek mümkün değildir.

II. Kültür Çağı

M.Ö 2000-1200 yılları arasında Hititler devrini kapsayan bu çağ, üç yapı katına ayrılmıştır. Bu çağdaki en eski devri içine IV. yapı katında özel evler, kilerler ve devrin şehircilik anlayışını belirten sokaklar dikkati çekmekte, Eski Hitit Çağının eserleri olduğu anlaşılmaktadır. Orta Hitit çağının yapıtlarını ve buluntularını içine alan III. yapı katında sfenksli kapıonın yakınında bulunan tapınak dikkati çekmektedir. Özellikle buraya özgü yerel motifler taşıyan çanak çömlek işleri ve evlerin biçimlerinde, sokakların kanalizasyonunda görülen ilerleme, bu devirde bir uygarlık gelişmesini ortaya koymaktadır. II. yapı katı Büyük Hitit çağını içine almaktadır. Bu devirde kentin surları kuvvetlendirilmiştir. Bu surdan iyice görülebilecek olan tek kalıntı isfensli kapıdır. Bu kapıya ait çeşitli konuların üzerine işlendiği taşlar Ankara Hitit Müzesine taşınmış, yalnız iki taş yerinde bırakılmıştır. Burada bulunan kabartmaların taşıdığı yüksek anlatım özelliği hitit sanatının ulaştığı düzeyi göstermesi bakımından ilginçtir. Bunların yanısıra çift kapılı büyük Hitit tapınağı ya da sarayı olarak bilinen yapı tanınmıştır.

Özellikle yalnız dinsel, askeri yapılarda toplanmamakta, sivil yapıların da buna paralel olarak geliştiği görülmektedir. Küçük buluntularda karşımıza çıkan figürlerin üstün nitelikleri devrinin yapılarıyla paralel bir gelişim içindedir.

III. Kültür Çağı

Dört yapı katını içine alan kültür çağının en büyük özelliği 14 kral mezarının bulunmasıdır. M.Ö aşağı yukarı 2500-2100 yılları arasına ait  olan bu mezarlar Anadolu’da hükümdar ailelerinin doğduğunu, siyasal güçlerinin arttığını göstermesi yönünden önem taşır. Ayrıca çevrenin en zengin arkeolojik buluntularının bu mezarlardan çıkması müzecilik yönünden de büyük bir kazançtır. Bu kültür çağının büyük bir yangınla yok olduğunu düşünürsek, buluntuların önemi bir kat daha artar. Dizleri bükük olarak ve sunulan bütün armağanlarla beraber gömülen kralların düz damlı evi andıran mezarlarının üstleri kalaslarla örtülmüş ve kille sıvanmıştır. Güneş kursları, geyik, ceylan, boğa vb. figürlü buluntuların biçim özellikleri erişilmez üstünlüktedir. Ayrıca günlük eşyalarda da aynı ustalık ve biçim inceliği devam etmektedir.

Böyle bir gelişmenin ne yollu bir geleneğe bağlanabileceği tartışma konusudur. Çeşitli çevrelerle bağlantılar kurulmuştur. En önemli gerçek, Anadolu’da bu çağlarda çok yüksek bir sanat anlayışının var olduğudur.

IV. Kültür Çağı 

En alt yapı katını içine alan bu çağda içi sıvalı odaları, taş temel üstüne yükselen kerpiç yapıları ve kamıştan çift duvarları bulunan yapılar, kazılar sonunda çıkarılmış ve bütün bu görünüşlerden dolayı da M.Ö 3200-2600 yılları arasına  tarihlendirilmiştir. Bu devirde ölülerin basit çukurlara ve taşla örtülü sandıklara gömüldüğü dikkati çekmektedir. Aynı tarihler arasında başka yerleşme bölgelerinde ortaya çıkan özellikler bunlar arasında tam bir paralellik vardır.

Alacahöyük’ün Anadolu’da Hitit devletinin en önemli yerleşme noktalarından biri olduğu kazılar sonunda anlaşılmıştır. Çıkan kalıntılar ve buluntuların zenginliği bir çağı aydınlatması bakımından ilginçtir. Özellikle köyde bir müzenin kurulması, buluntuların yerinde değerlendirilmesi alanında önemli bir deneme olmuştur.

Önceki MakaleDanıştayın yargısal görevleri nelerdir?
Sonraki MakaleMitoz bölünme nedir

Sizin Düşünceniz Nedir?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz