Ankara Hakkında Bilgi, Coğrafi Yapısı, Tarihi, Özellikleri

0
361

Ankara hakkında bilgi, ankaranın özellikleri, coğrafi yapısı ve coğrafi özellikleri hakkında bilgiler, Tarihi,  Ankara’da bulunan tarihi eserler, kaleler, tapınaklar, medrese türbe ve mescitler,

Türkiye’nin başkenti ve ikinci bü­yük kenti. İç Anadolu bölgesinde yer alan il, kuzeybatıda Karadeniz bölgesine de taşar. Kuzeyde Bolu ve Çankırı, doğuda Çorum, Yozgat ve Kırşehir, güneydoğuda Niğde.

COĞRAFYA

Yüzey Biçimleri: Ankara İli deniz den ortalama 1000 m yüksekte ve İç Anadolu bölgesinin az çok en gebeli kuzey kesimindedir; yaklaşık olarak, doğudan Kızılırmak, batıdan sakarya ile çevrelenir.

İlin ku­zeyini Köroğlu Dağları, güneyini ise Tuz Gölü sınırlar. Köroğlu Dağları­nın en yüksek tepesi olan Yıldırım Dağı (2 044 m) aynı zamanda ilin de en yüksek tepesidir. İkinci yük­sek nokta olan Dedekaya tepesi (1 997 m) İdris Dağı’nda yer alır. İlin diğer önemli yükseltileriyse şunlardır: Elmadağı (Elmalıdede te­pesi 1 862 m). Direk dağı (1 744 m), Balaban dağları (Hızırtepe 1 688 m). İlin % 27.5’ini dağlar, % 14,5′ ini de ovalar oluşturur. Güneyinde yer alan Haymana ovası yer yer yayla niteliği gösterir, ova üzerin­deki en yüksek nokta Karacadağ’ dır (1 735 m).

Ankara kenti yakı­nında yer alan Ankara ovası ise ha­fif bir eğimle   batıya doğru uzar. Kentin kuzeyinde yer alan Çubuk ovasını aynı adı taşıyan çay sula­maktadır. İldeki diğer önemli ova­lar; Mürtet ovası. Polatlı ovası ve Beypazarı ovasıdır. İli sulayan a-karsuların çoğu Sakarya ırmağına yönelir:  Ilıca deresi, Kirmir suyu. Seben çayı ve Ankara yakınlarında Bent deresi; Çubuk Suyu ve İncesu’yu alan Ankara (Engürü) Su­yu bunların önemlilerindendir.

Sa­karya ırmağının yaklaşık 170 km’ si il sınırları içindedir.   Kızılırmak ise Şereflikoçhisar’ın doğusundan girer. 250 km’si il içinde akan Kı-zılırmak’ın 110 km’lik bölümü Kırşehir-Ankara sınırını çizer.

İl sınır­ları içinde yer alan Hirfanlı Barajı Kızılırmak üzerinde yapılmıştır. Çu­buk Suyu üzerinde yer alan Çubuk Barajı aynı zamanda kentin içme suyu gereksinimini de karşılamak­tadır.

İlde üç de göl bulunmakta­dır. Tuz gölü. Mogan ve Eğmir ad­larını alan bu göllerden Tuz gölü yurdumuzun ikinci büyük gölüdür.

ankara kızılayYüzölçümü 1 620 km2 olan gölün denizden yüksekliği 899 m’dir. Sığ bir göl olan Tuz gölünün derinliği 2 m’yi geçmez. Kaynakları az olan göl, aşırı buharlaşma nedeniyle de yazın kurumaya başlar ve kalınlığı 30 cm’ye yaklaşan tuz katmanı bı­rakır. Mogan gölü 2,5 km2, Emir (Eğmir) gölüyse 1 km-‘dir. İl için­deki Hirfanlı, Sarıyar, Çubuk I ve II, Bayındır, Kurtboğazı, Kesikköp-rü barajları da setlerinin ardında değişik boyutlarda göller oluştu­rurlar.

İklim: Ankara ilinde genel olarak karasal iklim tipi egemendir. An­cak, yer yer ayrımlar da göze çar­par, örneğin, kuzey kesimde Ka­radeniz’in ılıman iklim tipi özellik­lerine rastlanır. Gece ve gündüz ısı farklılığı yüksek olan Ankara’da ya­zın geceler serin, gündüzler sıcak geçer. Yağışlar azdır, ancak kış ay­larında yoğun kar yağışı görülür. Yağışların üçte biri ilkbaharda, üç­te biri de kışın olur. En az yağış yaz aylarındadır. Mayıs ayındaki bir kaç saat süren ünlü kırkikindi yağmurları öğleden sonraları dü­şer. Rüzgarları güçlü olan Ankara ikliminde yılda ortalama 10 gün fır­tınalı geçer. Sis ise yılda 30 gün dolayındadır. Kuşkusuz bu otuz günlük sise hava kirliliğinden olu­şan sis katılmamıştır.

ankara shereton hotel
ankara shereton hotel

Bitki örtüsü: Bölgenin bitki örtü­sünü bozkır bitkileri oluşturur. Ku­zeyde seyrelmiş kurakçıl orman kalıntıları da vardır. Bu ormanlar­da karaçam ve sarıçam çoğunluktadır. Ankara kentinin çevresi Cum- ı huriyet sonrası hızla ağaçlandınl-dırılmıştır. Orman bakımından zen­gin olmayan Ankara’nın varlığı üç kümede toplanır. Kızılcahamam, Çubuk, Camlıdere yöresinde Sarı­çam, Karaçam, Gürgen. Ardıç, Kök­nar; Ayaş, Beypazarı, Nallıhan yö­resinde Cam ve Köknar; iki yöre arasında ise bozuk orman parçala­rı vardır. 1976 ölçümlerine göre 275 517 hektarlık orman alanı­nın % 48,8’i bozuk baltalık, % 28,2’si normal koru, % 9.22’si bo­zuk koru, geri kalanı ise normal baltalıktır.

Ankara Tarih

Ankara adının kaynağını da açıkla­yan Bizantinos’un Coğrafya Sözlü­ğü, kenti Galatlar’ın kurduğunu be­lirtir. Bir başka kaynak ise kenti Midas’ın kurduğunu, sonradan Ga­latlar’ın ele geçirdiğini ileri sürer. Frigya dilinde Ankara, gemi çıpası anlamına gelir. Kentin adının Fars-ça’daki engür (üzüm)den geldiği ya da yapımında angarya yaptırıldığı için bu sözcükten türediği de ileri sürülmektedir. Ankara kentinde ya­pılan arkeolojik kazılar yontmataş döneminde yörede yerleşim oldu­ğunu göstermiştir Ankara MÖ VIII. ve VII. yy arasında Frigler’in ege­menliği altında yaşamıştır.

ankara anıtkabir

Frigler öncesi dönemin yazılı tarih açısın­dan karanlık olmasına karşın, bu yıllarda Hititler’in yönetimi altında bulunduğu kabul edilir. Daha son­ra kent Lidya egemenliğine girdi. MÖ 547’de Perslere yenilen Kroi-sos, ülkesiyle birlikte Ankara’yı da Perslere   bıraktı. Bu dönem MÖ 333’e kadar sürdü. Bundan sonra Helenistik dönem başladı.

Kral yo­lu üzerinde bulunan Ankara büyük ticaret  merkezi  durumuna  geldi. Büyük iskender’in Ankara’da  MÖ 333’de kışladığını tarihler yazar. He­lenistik dönemi, Anadolu’yu tüm­den yağma eden Galatlar izledi, da­ha sonra da Roma İmparatorluğu dönemi başladı. (MÖ 189-MS 395). Romalılar kenti bir süre Galatların yönetimine bıraktı, MÖ 21’de ise doğrudan   imparatorluğa    katıldı. Roma döneminde Ankara’da Au-gustus tapınağı, Gymnasium, Ti-yatro’nun da bulunduğu önemli ya­pılar yapıldı. Augustus tapınağının bir bölümü günümüzde de ayakta­dır.

Büyük Roma Hamamı da kalın­tı durumundadır. Kentin bu yıllarda kalenin eteklerinde kurulmuş oldu­ğu anlaşılmaktadır. MS 395’den MS 1073’e kadar Bizans egemenliğinde yaşayan Ankara bu yıllarda da es­ki önemini korudu. Birkaç kez Sa-sani saldırılarına uğradı ve bu yüz­den kale eteklerindeki  kent kale içine çekildi, kale duvarları yüksel­tildi.

Kale böylece bir ortaçağ gö­rünümü kazandı. Ancak bu kale, yi­ne de kenti korumaya yetmedi. MS 838’de, Harun-ür Reşidin orduları Ankara’ya saldırıp  yağmaladıktan sonra. III. Mihail döneminde kent yeniden kuruldu (MS 859).

Ankara kenti, Alparslan’ın Malazgirt zafe­rinden iki yıl sonra, 1073’te Selçuk­luların eline geçti. Ancak, 11Ö1′.de yeniden Bizans’ın, daha sonra da Haçlıların egemenliğine giren An­kara’nın Selçuklular’ın eline yeni­den geçiş tarihi kesinlikle belli de­ğildir.    1127’de   Danişmend’lilerin 1143’de Anadolu Selçuklularının eline geçtiği bilinmektedir. Anadolu Selçuklularının İp kavgaları sırasın­da Ankara sık sık merkezden koptu.

ankara gar1243’de Moğollar’a Kösedağ’da yenilen Selçuklular 1277’ye kadar toparlanamadılar ve Ankara 1304 yılında ilhanlılara geçti. Moğol yı­kımı yüzünden Orta Asya’da ki zen­gin kentlerden kaçan zanaatçılar, Ankara’ya sığındılar ve örgütlen­meye başladılar. Ahi örgütü adını alan bu kuruluşun üyeleri toplum, meslek, askerlik ve ahlak konularında eğitildiler.

Ahi Evran’ın kurluğu örgüt kısa sürede yayıldı. Ken­tin yönetimini de üzerine alan ör­güt görevini on yıl sürdürdü. 1354′ de kent ve yöresi Osmanlı yöneti­mine bağlandı. Ancak Karamanlı­larla birlikte ayaklanan Ahiler, yö­netimi bir ara ellerine geçirdilerse de. 1362’de I. Murat ikinci kez ken­ti aldı.

Ankara 1402 yılında Osmanlı İmparatoru Yıldırım Bayezit ile Ti­mur arasındaki ünlü savaşa tanık oldu; Yıldırım Bayezit esir düştü. Fetret devri 1413’de sona erince Ankara, yüzyıllar boyu, Osmanlı imparatorluâunun bir sancağı durumunda yaşadı.

Bu dönem genel olarak sakin geçtiyse de Celâli Ayaklanmaları Ankara’yı da önemli ölçüde etkiledi.  Kurtuluş  Savaşı başlamadan önce Ankara kenti, u-laşım yetersizliği ve yiyecek sıkın­tısı çekiyordu. 1919 yılında önce İn­gilizler, sonra da Fransızlar Anka­ra’ya geldi. Vali Muhiddin Paşa, İn­giliz Muhiplerinin yayılmasını isti­yordu. Ancak, Ankara’lılar bunlara karşı Azmi Milli Cemiyetini kura­rak Vali’yi tutuklatıp Sivas’a gön­derdiler ye istanbul’un atadığı ye­ni Vali’yi de kente sokmadılar.

Heyeti Temsiliye’ye M. Kemal tarafından seçilen Ömer Mümtaz Bey, Si­vas dönüşü  Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin An­kara şubesini kurdu. Bu arada M. Kemal, Heyeti Temsiliye merkezi olan Sivas’ın işgal bölgelerine ya­kın olduğunu düşünerek Ankara’yı merkez yapmak istedi ve Ankara’ ya gidileceğini bildirdi, iki yüz atlı seymenin kentin dışında karşıladı­ğı M. Kemal, 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya vardı.

İngilizlerin elinde­ki istasyondan, palalar   altından geçilerek, kurul olarak Ziraat Mek-tebi’ne gidildi ve yerleşildi, Bu ara-da istanbul’da. Meclisi Mebusan üyelerinden Ankara’ya geçme kararını alanlar gizlice Ankara’ya geldiler.

Daha sonra da birçok es­ki mebus onları izledi. Artık Anka­ra’da yeni Meclisi Mebusan topla­nabilirdi. 23 Nisan 1920 tarihinde, önceden Fransızlar’ın yerleştiği gösterişli eski İttihat ve Terakki bi­nasında ilk Büyük Millet Meclisi açıldı. 1921 yılında Sakarya savaşı sırasında, bir ara boşaltılma kara­rı alınan kent, bir süre sonra ye­niden güvenli ortama kavuştu.

ankara kalesi
ankara kalesi

Sa­karya savaşının bitiminden sonra, Fransızlar’la. 20 Ekim 1921de Fran­sızlar’ın işgal ettikleri yerlerden çe­kilmelerini sağlayan Ankara  Ant­laşması imzalandı. Daha sonra Başkumandanlık Meydan Muhare­besi (30 Ağustos 1922) kazanıldı ve İzmir’e girildi (9 Eylül 1922). An­kara kentinin tarihinde önemli gün­lerden biri de 29 Ekim 1923 günü­dür. Gündüz, Halk Partisi Gurubu’ nda oylanan ve kabul edilen M. Ke­mal’in Cumhuriyet yönetimine geç­me önerisi, akşam saatlerinde top­lanan BMM’nde görüşüldü ve Ya­şasın Cumhuriyet sesleri arasında onaylanarak yasalaştı. 10 Kasım 1938 tarihinde yitirdiğimiz M. Ke­mal Atatürk’ün naaşı 21 Kasım 1938’de Ankara Etnografya Müzesi’ne yerleştirildi.

Cumhuriyet dö­nemi Türkiye’nin ve Ankara’nın hız­la geliştiği bir dönem oldu. Başlan­gıçtaki planlı kentleşme anlayışı ve buna uygun davranış zamanla bı­rakıldı. Gerek iç göçler, gerekse plansız kentleşme sonucu başken­tin Cumhuriyetin ilk 25 yılındaki çağdaş görünümü büyük çapta si­lindi. Başkent olduğu yıllarda ge­lişmiş bir kasabaya benzeyen An­kara, başlangıçta bir ya da iki kat­lı yapılardan oluşmuştu. Daha son­ra, başta Çankaya ilçesi olmak ü-zere hızla gelişti ve öteki üç ilçe, merkezle bütünleşecek kadar içice girdi. Sanayi tesisleri ise çevre il­lerle bağlantı kuran devlet kara­yollarının üzerinde kuruldu. Baş­langıçta kentleşme Jansen planı­na göre düzenli sürdü; ancak hızlı kentleşme planı aştı. Çünkü Jan­sen planı 300 000 kişi öngörülerek hazırlanmıştı. Kentte konut sorunu doğunca    1932’de    Bahçelievler, 1948’de Yenimahalle  yerleşmeleri gerçekleştirildi. Ancak bu çabalar yeterli   olmayınca,   düşük   gelirli yurttaşlar gecekondu yapımına yö­neldiler. Bugün kentin % 60’ı gece­kondularla kaplıdır.

Ankara’da Bulunan Tarihi Eserler

KALELER: Ankara Kalesi

TAPINAKLAR: Ahi Elvan Camisi, Alâaddin Camisi. Aslanhane (Ahi Şerafettin) Camisi, Cenabi Ahmet Paşa Camisi (Yeni Cami). Hacı Bay­ram Camisi, Karacabey (imaret) Camisi. Zincirli Cami, Ağaçoğlu Ca­misi, Çiçekçjoğlu Camisi, Direkli Camisi. Eskicioğlu Camisi, Hacette­pe (Duvartepe) Camisi, Hacı Arap Camisi, Hacı Musa Camisi. İbadul­lah Camisi, İki Şerefeli Cami, Kayabaşı Camisi, Kurşunlu Cami, Leb-lebicioğlu Camisi, Molla Büyük Camisi, Mukaddem Camisi. Tacettin Camisi, Ogüst tapınağı.

 

MEDRESE, TÜRBE ve MESCİTLER: Ahi Şerafettin Türbesi. Azımi Türbesi, Cenabi Ahmet Paşa Türbesi, Hacı Bayram Türbesi, Karaca­bey Türbesi. Karyağdı Türbesi. Ahi Yakup Mescidi, Boyacı Ali Mes­cidi, Celâl Kattani Mescidi, Devdiran Mescidi, Eyüp Mescidi. Gecik Mescidi, Genehi Mescidi. Hacı Ayvaz (İvaz) Mescidi. Hacı Doğan Mescidi. Hacı İlyas Mescidi. Hallacı Mahmut Mescidi. Hemhüm Mes­cidi, Hoca Hundi (örtmeli) Mescidi, Karanlık Mescit, Kesikbaş Türbe­si. Koyunpazarı Mescidi, Kurtuluş Mescidi, Misafir Fakih Mescidi. Poyracı Mescidi. Saraç Sinan Mescidi. Sarıkadı (Mimarzade) Mesci­di. Şeyh İzzettin Mescidi. Tabakhane Mescidi. Telli Hacı Halil Mes­cidi. Yeşil Ahi Mescidi. Yörük Dede Türbesi, Zeynel Abldin Mescidi.

DİĞER ESERLER: Akköprü, Jülyen Sütunu. Roma Hamamı, Cengei Han, Eski Hamam. Karacabey Hamamı. Mahmut Paşa Bedesteni, Suluhan (Hasanpaşa Hanı). Şengül Hamamı.

 

Ankara Ekonomi

Ankara ili, ülkemizin başkenti oldu­ğu için nüfusun çoğu hizmetler sek­töründe çalışmaktadır 1980 verile­rine göre bu sektörde çalışanlar, çalışan nüfusun % 53 ünü. yalnız­ca kamu sektöründe çalışanlar ise % 30*unu kapsamaktadır, Tanm a-lanında çalışan nüfus oranı büyük bir hızla düşmektedir (%32). Bu­nun ana nedeni Ankara Hinde de köyden kente göçüşün sürmekte olmasıdır.

Tanm: Ankara ili tanmsai açıdan verimli topraklar yanında, verimsiz topraklara da sahiptir. Ancak yine de ilin topraklarının % 60’ı tarımda kullanılmaktadır. Bu oran Türkiye oranının (% 34} üstündedir. Top­rakların % 14,5’u çayır ve mera. % 9’u orman, % 17*si ise tarıma elve­rişsiz alandır, il topraklarında en çok tahıl ürünleri ekilir (ekili alan­ların % 96’sı). Bu üretimiyle Anka­ra tahıl ekiminde Konya’dan sonra gelir Buğday (1 759 010 ton. 1980) tek başına ekili alanların % 79’unu (796 000 hektar) oluşturur; buna karşın arpa, yulaf ve pirinç yıldan yıla düşmektedir.

ankaraNadas yerme mercimek ve fiğ ekildiği için bak lagiller (29 060 ton, 1980) ekimi gittikçe artmaktadır. Ankara ve çevresinde açılan şeker fabrikaları şeker pancarı (310 194 ton, 1980) ekimini arttırmış; 1950’de 175 hek­tar olan alanı, 1970’lerin sonunda 9 000 hektara çıkmıştır. Benzer ne­denlerle ayçiçeği ekimi de artmak­tadır. Sanayi bitkilerinin yanı sıra, patates ve soğan gibi yumru bitki­ler de artarak ekilmektedir.

Sebze cilik ve konservecilik, ulaşım ko­laylığı gibi nedenlerle gelişmiştir. Eskiden beri süregelen bağcılık, şa­rap fabrikaları nedeniyle ve tüketi­min artmasıyla gelişmiş, 1950’lerde 21 500 hektar olan bağ alanı, 1970′ lerin sonunda 30 000 hektara yük­selmiştir. Elma ve Armut başta ol­mak üzere ildeki meyve ağaçları­nın sayısı on yılda 3,5 milyondan 6 milyonun üstüne çıkmıştır (6 220 742 adet, 1980). İlde son yıl­larda kimyasal gübreleme artmış­tır. 1965’lerde 86 600 ton olan top­lam gübre tüketimi hızla artarak, 1980’de 321 000 tona çıkmıştır. Su­lama sorunu il sınırları içinde akan Sakarya ve Kızılırmak ırmaklarıyla çözümlenmeye çalışılmakta, Anka­ra Çayının kolu olan Çubuk Çayın­dan da yararlanılmaktadır. Ayrıca, Atatürk Orman Çiftliği gibi kuru­luşlar kuyular açmıştır.

İl sınırları içinde yer alan Çubuk I, Çubuk II. Bayındır, Hirfanlı, Kesikköprü, Sa­rıyor ve Kurtboğazı  barajlarından da sulama açısından   yararlanıl­maktadır. 1923-1930 arası karasa ban, 1930-1948 arası pulluğun ege­men olduğu tarımda, 1948 sonrası makineleşme arttı. 1948’de 53 trak­tör varken, bu rakam 1951 de 541’e, 1963’de  3 500’e| 1980’de   19 533’e ulaştı.

Sert iklim koşulları ve kurak topraklar nedeniyle küçükbaş hay­van yetiştirilmesi fazladır. En çok dünyaca ünlü Ankara keçisi  (711 130 baş. 1980) yetiştirilir. Karaman koyununun yanı sıra yünce zengin olan merinos da son yıllarda art­mıştır. Sığır yetiştirilmesi (471 472 baş. 1980)   artarken, eskidenberi yetiştirilen kıl keçisi (38 000, 1980) azalmaktadır. Buna karşın kümes hayvanları çoğalmaktadır. Ankara kentinde, toplam süt üretimi 90 140 tondur (1980).

Madencilik: İl işletilen yeraltı zen­ginlikleri açısından yoksuldur. Lin­yit önemli maden olarak Balâ’da çıkarılır Cayırhan-Nallıhan ve Davutoğlan-Nallıhan linyit yatakları işletilmektedir. 1980’de TKİ elinde­ki linyit rezervi 3,9 milyar tondur Asfaltit İzlerine de rastlanan ilde mermer ocakları çalıştırılmaktadır. MTA’nın saptamalarına göre; ba­kır, demir, kurşun, çinko, manga­nez, jips. bentonit, perlit, kalker, bi­tümlü şist ve kömür türevleri bulunmaktadırMAyrıca Tuz gölünden önemli ölçüde tuz elde edilmekte­dir. İlin topraklarının kireçloranı yüksektir Bu yüzden tarıma elve­rişli değildir. Elmadağ ve Kınkkale dolayları ise daha verimlidir. İlde kaplıcalar, içmeler ve diğer termal kaynaklar bulunmaktadır. Romalı­lar ve Selçuklular döneminde de iş­etilen Kızılcahamam Kaplıcaları, Acısu Kaplıcaları ve Kızılcahamam Madensuyu ilin diğer önemli yer­altı zenginliklerindendir.

 

Sanayi: Cumhuriyet öncesi Anka­ra’sında sanayi deyince akla el tezgâhına dayanan tiftik dokuma­cılığı gelirdi. Cumhuriyet’in ilk yıl­larında askersel sanayi kuruldu 1923’te fişek, 1925de topçu mü­himmatı. 1926’da pirinci döküm, 1930’da kapsül ve doldurma, çelik döküm ve benzeri fabrikalar dev­leti eliyle  gerçekleştirildi   Ayrıca 1926’da bir Çimento fabrikası üre­time geçti. Özel kesim ise 1940’lar-da dokuma tezgâhlarına, kereste fabrikalarına, şarap fabrikalarına, un makarna imalathanelerine sa­hipti.

1950 yılında Makine ve Kim­ya Endüstrisi Kurumu kuruldu. MKE’nın kurulması Kırıkkale ilçesi­nin hızla gelişmesine neden oldu. Bu arada özel sektör de son yıllar­da gelişmesini sürdürdü. 1978 yılın­da 10’dan fazla işçi çalıştıran iş­letmelerin sayısı 485 idi.

1970’lerden önce ithal edilen birçok maki­ne (örneğin, traktör, mibzer, pul­luk, tohum temizleme makinesi, bi­çerdöver vb.) Ankara’da üretilme­ye; elektrik makineleri sanayii de hızla  gelişmeye  başladı.  Makine sanayiinin yanı sıra, kimya sanayii de gelişti, lastik dinamit, barut, boya, asit ve türevleri, deterjan fabrikaları Tüm yurtta 1950’den sonra artan hızlı kentleşme Ankara’da da yap-sat.’çılık ağırlıkla olmak üzere inşaat kesimini hızlandırdı. Bugün çalışan nüfusun %15 i sanayi kesimindendir. (1980)

Önceki Makaleİlkokul Mezunları Engelli Atamaları Neden Yapılmıyor ?
Sonraki MakaleMelih Cevdet Anday Kimdir ? Hayatı Hakkında Bilgi

Sizin Düşünceniz Nedir?

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz