Ankara hakkında bilgi, ankaranın özellikleri, coğrafi yapısı ve coğrafi özellikleri hakkında bilgiler, Tarihi, Ankara’da bulunan tarihi eserler, kaleler, tapınaklar, medrese türbe ve mescitler,
Türkiye’nin başkenti ve ikinci büyük kenti. İç Anadolu bölgesinde yer alan il, kuzeybatıda Karadeniz bölgesine de taşar. Kuzeyde Bolu ve Çankırı, doğuda Çorum, Yozgat ve Kırşehir, güneydoğuda Niğde.
COĞRAFYA
Yüzey Biçimleri: Ankara İli deniz den ortalama 1000 m yüksekte ve İç Anadolu bölgesinin az çok en gebeli kuzey kesimindedir; yaklaşık olarak, doğudan Kızılırmak, batıdan sakarya ile çevrelenir.
İlin kuzeyini Köroğlu Dağları, güneyini ise Tuz Gölü sınırlar. Köroğlu Dağlarının en yüksek tepesi olan Yıldırım Dağı (2 044 m) aynı zamanda ilin de en yüksek tepesidir. İkinci yüksek nokta olan Dedekaya tepesi (1 997 m) İdris Dağı’nda yer alır. İlin diğer önemli yükseltileriyse şunlardır: Elmadağı (Elmalıdede tepesi 1 862 m). Direk dağı (1 744 m), Balaban dağları (Hızırtepe 1 688 m). İlin % 27.5’ini dağlar, % 14,5′ ini de ovalar oluşturur. Güneyinde yer alan Haymana ovası yer yer yayla niteliği gösterir, ova üzerindeki en yüksek nokta Karacadağ’ dır (1 735 m).
Ankara kenti yakınında yer alan Ankara ovası ise hafif bir eğimle batıya doğru uzar. Kentin kuzeyinde yer alan Çubuk ovasını aynı adı taşıyan çay sulamaktadır. İldeki diğer önemli ovalar; Mürtet ovası. Polatlı ovası ve Beypazarı ovasıdır. İli sulayan a-karsuların çoğu Sakarya ırmağına yönelir: Ilıca deresi, Kirmir suyu. Seben çayı ve Ankara yakınlarında Bent deresi; Çubuk Suyu ve İncesu’yu alan Ankara (Engürü) Suyu bunların önemlilerindendir.
Sakarya ırmağının yaklaşık 170 km’ si il sınırları içindedir. Kızılırmak ise Şereflikoçhisar’ın doğusundan girer. 250 km’si il içinde akan Kı-zılırmak’ın 110 km’lik bölümü Kırşehir-Ankara sınırını çizer.
İl sınırları içinde yer alan Hirfanlı Barajı Kızılırmak üzerinde yapılmıştır. Çubuk Suyu üzerinde yer alan Çubuk Barajı aynı zamanda kentin içme suyu gereksinimini de karşılamaktadır.
İlde üç de göl bulunmaktadır. Tuz gölü. Mogan ve Eğmir adlarını alan bu göllerden Tuz gölü yurdumuzun ikinci büyük gölüdür.
Yüzölçümü 1 620 km2 olan gölün denizden yüksekliği 899 m’dir. Sığ bir göl olan Tuz gölünün derinliği 2 m’yi geçmez. Kaynakları az olan göl, aşırı buharlaşma nedeniyle de yazın kurumaya başlar ve kalınlığı 30 cm’ye yaklaşan tuz katmanı bırakır. Mogan gölü 2,5 km2, Emir (Eğmir) gölüyse 1 km-‘dir. İl içindeki Hirfanlı, Sarıyar, Çubuk I ve II, Bayındır, Kurtboğazı, Kesikköp-rü barajları da setlerinin ardında değişik boyutlarda göller oluştururlar.
İklim: Ankara ilinde genel olarak karasal iklim tipi egemendir. Ancak, yer yer ayrımlar da göze çarpar, örneğin, kuzey kesimde Karadeniz’in ılıman iklim tipi özelliklerine rastlanır. Gece ve gündüz ısı farklılığı yüksek olan Ankara’da yazın geceler serin, gündüzler sıcak geçer. Yağışlar azdır, ancak kış aylarında yoğun kar yağışı görülür. Yağışların üçte biri ilkbaharda, üçte biri de kışın olur. En az yağış yaz aylarındadır. Mayıs ayındaki bir kaç saat süren ünlü kırkikindi yağmurları öğleden sonraları düşer. Rüzgarları güçlü olan Ankara ikliminde yılda ortalama 10 gün fırtınalı geçer. Sis ise yılda 30 gün dolayındadır. Kuşkusuz bu otuz günlük sise hava kirliliğinden oluşan sis katılmamıştır.
Bitki örtüsü: Bölgenin bitki örtüsünü bozkır bitkileri oluşturur. Kuzeyde seyrelmiş kurakçıl orman kalıntıları da vardır. Bu ormanlarda karaçam ve sarıçam çoğunluktadır. Ankara kentinin çevresi Cum- ı huriyet sonrası hızla ağaçlandınl-dırılmıştır. Orman bakımından zengin olmayan Ankara’nın varlığı üç kümede toplanır. Kızılcahamam, Çubuk, Camlıdere yöresinde Sarıçam, Karaçam, Gürgen. Ardıç, Köknar; Ayaş, Beypazarı, Nallıhan yöresinde Cam ve Köknar; iki yöre arasında ise bozuk orman parçaları vardır. 1976 ölçümlerine göre 275 517 hektarlık orman alanının % 48,8’i bozuk baltalık, % 28,2’si normal koru, % 9.22’si bozuk koru, geri kalanı ise normal baltalıktır.
Ankara Tarih
Ankara adının kaynağını da açıklayan Bizantinos’un Coğrafya Sözlüğü, kenti Galatlar’ın kurduğunu belirtir. Bir başka kaynak ise kenti Midas’ın kurduğunu, sonradan Galatlar’ın ele geçirdiğini ileri sürer. Frigya dilinde Ankara, gemi çıpası anlamına gelir. Kentin adının Fars-ça’daki engür (üzüm)den geldiği ya da yapımında angarya yaptırıldığı için bu sözcükten türediği de ileri sürülmektedir. Ankara kentinde yapılan arkeolojik kazılar yontmataş döneminde yörede yerleşim olduğunu göstermiştir Ankara MÖ VIII. ve VII. yy arasında Frigler’in egemenliği altında yaşamıştır.
Frigler öncesi dönemin yazılı tarih açısından karanlık olmasına karşın, bu yıllarda Hititler’in yönetimi altında bulunduğu kabul edilir. Daha sonra kent Lidya egemenliğine girdi. MÖ 547’de Perslere yenilen Kroi-sos, ülkesiyle birlikte Ankara’yı da Perslere bıraktı. Bu dönem MÖ 333’e kadar sürdü. Bundan sonra Helenistik dönem başladı.
Kral yolu üzerinde bulunan Ankara büyük ticaret merkezi durumuna geldi. Büyük iskender’in Ankara’da MÖ 333’de kışladığını tarihler yazar. Helenistik dönemi, Anadolu’yu tümden yağma eden Galatlar izledi, daha sonra da Roma İmparatorluğu dönemi başladı. (MÖ 189-MS 395). Romalılar kenti bir süre Galatların yönetimine bıraktı, MÖ 21’de ise doğrudan imparatorluğa katıldı. Roma döneminde Ankara’da Au-gustus tapınağı, Gymnasium, Ti-yatro’nun da bulunduğu önemli yapılar yapıldı. Augustus tapınağının bir bölümü günümüzde de ayaktadır.
Büyük Roma Hamamı da kalıntı durumundadır. Kentin bu yıllarda kalenin eteklerinde kurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. MS 395’den MS 1073’e kadar Bizans egemenliğinde yaşayan Ankara bu yıllarda da eski önemini korudu. Birkaç kez Sa-sani saldırılarına uğradı ve bu yüzden kale eteklerindeki kent kale içine çekildi, kale duvarları yükseltildi.
Kale böylece bir ortaçağ görünümü kazandı. Ancak bu kale, yine de kenti korumaya yetmedi. MS 838’de, Harun-ür Reşidin orduları Ankara’ya saldırıp yağmaladıktan sonra. III. Mihail döneminde kent yeniden kuruldu (MS 859).
Ankara kenti, Alparslan’ın Malazgirt zaferinden iki yıl sonra, 1073’te Selçukluların eline geçti. Ancak, 11Ö1′.de yeniden Bizans’ın, daha sonra da Haçlıların egemenliğine giren Ankara’nın Selçuklular’ın eline yeniden geçiş tarihi kesinlikle belli değildir. 1127’de Danişmend’lilerin 1143’de Anadolu Selçuklularının eline geçtiği bilinmektedir. Anadolu Selçuklularının İp kavgaları sırasında Ankara sık sık merkezden koptu.
1243’de Moğollar’a Kösedağ’da yenilen Selçuklular 1277’ye kadar toparlanamadılar ve Ankara 1304 yılında ilhanlılara geçti. Moğol yıkımı yüzünden Orta Asya’da ki zengin kentlerden kaçan zanaatçılar, Ankara’ya sığındılar ve örgütlenmeye başladılar. Ahi örgütü adını alan bu kuruluşun üyeleri toplum, meslek, askerlik ve ahlak konularında eğitildiler.
Ahi Evran’ın kurluğu örgüt kısa sürede yayıldı. Kentin yönetimini de üzerine alan örgüt görevini on yıl sürdürdü. 1354′ de kent ve yöresi Osmanlı yönetimine bağlandı. Ancak Karamanlılarla birlikte ayaklanan Ahiler, yönetimi bir ara ellerine geçirdilerse de. 1362’de I. Murat ikinci kez kenti aldı.
Ankara 1402 yılında Osmanlı İmparatoru Yıldırım Bayezit ile Timur arasındaki ünlü savaşa tanık oldu; Yıldırım Bayezit esir düştü. Fetret devri 1413’de sona erince Ankara, yüzyıllar boyu, Osmanlı imparatorluâunun bir sancağı durumunda yaşadı.
Bu dönem genel olarak sakin geçtiyse de Celâli Ayaklanmaları Ankara’yı da önemli ölçüde etkiledi. Kurtuluş Savaşı başlamadan önce Ankara kenti, u-laşım yetersizliği ve yiyecek sıkıntısı çekiyordu. 1919 yılında önce İngilizler, sonra da Fransızlar Ankara’ya geldi. Vali Muhiddin Paşa, İngiliz Muhiplerinin yayılmasını istiyordu. Ancak, Ankara’lılar bunlara karşı Azmi Milli Cemiyetini kurarak Vali’yi tutuklatıp Sivas’a gönderdiler ye istanbul’un atadığı yeni Vali’yi de kente sokmadılar.
Heyeti Temsiliye’ye M. Kemal tarafından seçilen Ömer Mümtaz Bey, Sivas dönüşü Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin Ankara şubesini kurdu. Bu arada M. Kemal, Heyeti Temsiliye merkezi olan Sivas’ın işgal bölgelerine yakın olduğunu düşünerek Ankara’yı merkez yapmak istedi ve Ankara’ ya gidileceğini bildirdi, iki yüz atlı seymenin kentin dışında karşıladığı M. Kemal, 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya vardı.
İngilizlerin elindeki istasyondan, palalar altından geçilerek, kurul olarak Ziraat Mek-tebi’ne gidildi ve yerleşildi, Bu ara-da istanbul’da. Meclisi Mebusan üyelerinden Ankara’ya geçme kararını alanlar gizlice Ankara’ya geldiler.
Daha sonra da birçok eski mebus onları izledi. Artık Ankara’da yeni Meclisi Mebusan toplanabilirdi. 23 Nisan 1920 tarihinde, önceden Fransızlar’ın yerleştiği gösterişli eski İttihat ve Terakki binasında ilk Büyük Millet Meclisi açıldı. 1921 yılında Sakarya savaşı sırasında, bir ara boşaltılma kararı alınan kent, bir süre sonra yeniden güvenli ortama kavuştu.
Sakarya savaşının bitiminden sonra, Fransızlar’la. 20 Ekim 1921de Fransızlar’ın işgal ettikleri yerlerden çekilmelerini sağlayan Ankara Antlaşması imzalandı. Daha sonra Başkumandanlık Meydan Muharebesi (30 Ağustos 1922) kazanıldı ve İzmir’e girildi (9 Eylül 1922). Ankara kentinin tarihinde önemli günlerden biri de 29 Ekim 1923 günüdür. Gündüz, Halk Partisi Gurubu’ nda oylanan ve kabul edilen M. Kemal’in Cumhuriyet yönetimine geçme önerisi, akşam saatlerinde toplanan BMM’nde görüşüldü ve Yaşasın Cumhuriyet sesleri arasında onaylanarak yasalaştı. 10 Kasım 1938 tarihinde yitirdiğimiz M. Kemal Atatürk’ün naaşı 21 Kasım 1938’de Ankara Etnografya Müzesi’ne yerleştirildi.
Cumhuriyet dönemi Türkiye’nin ve Ankara’nın hızla geliştiği bir dönem oldu. Başlangıçtaki planlı kentleşme anlayışı ve buna uygun davranış zamanla bırakıldı. Gerek iç göçler, gerekse plansız kentleşme sonucu başkentin Cumhuriyetin ilk 25 yılındaki çağdaş görünümü büyük çapta silindi. Başkent olduğu yıllarda gelişmiş bir kasabaya benzeyen Ankara, başlangıçta bir ya da iki katlı yapılardan oluşmuştu. Daha sonra, başta Çankaya ilçesi olmak ü-zere hızla gelişti ve öteki üç ilçe, merkezle bütünleşecek kadar içice girdi. Sanayi tesisleri ise çevre illerle bağlantı kuran devlet karayollarının üzerinde kuruldu. Başlangıçta kentleşme Jansen planına göre düzenli sürdü; ancak hızlı kentleşme planı aştı. Çünkü Jansen planı 300 000 kişi öngörülerek hazırlanmıştı. Kentte konut sorunu doğunca 1932’de Bahçelievler, 1948’de Yenimahalle yerleşmeleri gerçekleştirildi. Ancak bu çabalar yeterli olmayınca, düşük gelirli yurttaşlar gecekondu yapımına yöneldiler. Bugün kentin % 60’ı gecekondularla kaplıdır.
Ankara’da Bulunan Tarihi Eserler
KALELER: Ankara Kalesi
TAPINAKLAR: Ahi Elvan Camisi, Alâaddin Camisi. Aslanhane (Ahi Şerafettin) Camisi, Cenabi Ahmet Paşa Camisi (Yeni Cami). Hacı Bayram Camisi, Karacabey (imaret) Camisi. Zincirli Cami, Ağaçoğlu Camisi, Çiçekçjoğlu Camisi, Direkli Camisi. Eskicioğlu Camisi, Hacettepe (Duvartepe) Camisi, Hacı Arap Camisi, Hacı Musa Camisi. İbadullah Camisi, İki Şerefeli Cami, Kayabaşı Camisi, Kurşunlu Cami, Leb-lebicioğlu Camisi, Molla Büyük Camisi, Mukaddem Camisi. Tacettin Camisi, Ogüst tapınağı.
MEDRESE, TÜRBE ve MESCİTLER: Ahi Şerafettin Türbesi. Azımi Türbesi, Cenabi Ahmet Paşa Türbesi, Hacı Bayram Türbesi, Karacabey Türbesi. Karyağdı Türbesi. Ahi Yakup Mescidi, Boyacı Ali Mescidi, Celâl Kattani Mescidi, Devdiran Mescidi, Eyüp Mescidi. Gecik Mescidi, Genehi Mescidi. Hacı Ayvaz (İvaz) Mescidi. Hacı Doğan Mescidi. Hacı İlyas Mescidi. Hallacı Mahmut Mescidi. Hemhüm Mescidi, Hoca Hundi (örtmeli) Mescidi, Karanlık Mescit, Kesikbaş Türbesi. Koyunpazarı Mescidi, Kurtuluş Mescidi, Misafir Fakih Mescidi. Poyracı Mescidi. Saraç Sinan Mescidi. Sarıkadı (Mimarzade) Mescidi. Şeyh İzzettin Mescidi. Tabakhane Mescidi. Telli Hacı Halil Mescidi. Yeşil Ahi Mescidi. Yörük Dede Türbesi, Zeynel Abldin Mescidi.
DİĞER ESERLER: Akköprü, Jülyen Sütunu. Roma Hamamı, Cengei Han, Eski Hamam. Karacabey Hamamı. Mahmut Paşa Bedesteni, Suluhan (Hasanpaşa Hanı). Şengül Hamamı.
Ankara Ekonomi
Ankara ili, ülkemizin başkenti olduğu için nüfusun çoğu hizmetler sektöründe çalışmaktadır 1980 verilerine göre bu sektörde çalışanlar, çalışan nüfusun % 53 ünü. yalnızca kamu sektöründe çalışanlar ise % 30*unu kapsamaktadır, Tanm a-lanında çalışan nüfus oranı büyük bir hızla düşmektedir (%32). Bunun ana nedeni Ankara Hinde de köyden kente göçüşün sürmekte olmasıdır.
Tanm: Ankara ili tanmsai açıdan verimli topraklar yanında, verimsiz topraklara da sahiptir. Ancak yine de ilin topraklarının % 60’ı tarımda kullanılmaktadır. Bu oran Türkiye oranının (% 34} üstündedir. Toprakların % 14,5’u çayır ve mera. % 9’u orman, % 17*si ise tarıma elverişsiz alandır, il topraklarında en çok tahıl ürünleri ekilir (ekili alanların % 96’sı). Bu üretimiyle Ankara tahıl ekiminde Konya’dan sonra gelir Buğday (1 759 010 ton. 1980) tek başına ekili alanların % 79’unu (796 000 hektar) oluşturur; buna karşın arpa, yulaf ve pirinç yıldan yıla düşmektedir.
Nadas yerme mercimek ve fiğ ekildiği için bak lagiller (29 060 ton, 1980) ekimi gittikçe artmaktadır. Ankara ve çevresinde açılan şeker fabrikaları şeker pancarı (310 194 ton, 1980) ekimini arttırmış; 1950’de 175 hektar olan alanı, 1970’lerin sonunda 9 000 hektara çıkmıştır. Benzer nedenlerle ayçiçeği ekimi de artmaktadır. Sanayi bitkilerinin yanı sıra, patates ve soğan gibi yumru bitkiler de artarak ekilmektedir.
Sebze cilik ve konservecilik, ulaşım kolaylığı gibi nedenlerle gelişmiştir. Eskiden beri süregelen bağcılık, şarap fabrikaları nedeniyle ve tüketimin artmasıyla gelişmiş, 1950’lerde 21 500 hektar olan bağ alanı, 1970′ lerin sonunda 30 000 hektara yükselmiştir. Elma ve Armut başta olmak üzere ildeki meyve ağaçlarının sayısı on yılda 3,5 milyondan 6 milyonun üstüne çıkmıştır (6 220 742 adet, 1980). İlde son yıllarda kimyasal gübreleme artmıştır. 1965’lerde 86 600 ton olan toplam gübre tüketimi hızla artarak, 1980’de 321 000 tona çıkmıştır. Sulama sorunu il sınırları içinde akan Sakarya ve Kızılırmak ırmaklarıyla çözümlenmeye çalışılmakta, Ankara Çayının kolu olan Çubuk Çayından da yararlanılmaktadır. Ayrıca, Atatürk Orman Çiftliği gibi kuruluşlar kuyular açmıştır.
İl sınırları içinde yer alan Çubuk I, Çubuk II. Bayındır, Hirfanlı, Kesikköprü, Sarıyor ve Kurtboğazı barajlarından da sulama açısından yararlanılmaktadır. 1923-1930 arası karasa ban, 1930-1948 arası pulluğun egemen olduğu tarımda, 1948 sonrası makineleşme arttı. 1948’de 53 traktör varken, bu rakam 1951 de 541’e, 1963’de 3 500’e| 1980’de 19 533’e ulaştı.
Sert iklim koşulları ve kurak topraklar nedeniyle küçükbaş hayvan yetiştirilmesi fazladır. En çok dünyaca ünlü Ankara keçisi (711 130 baş. 1980) yetiştirilir. Karaman koyununun yanı sıra yünce zengin olan merinos da son yıllarda artmıştır. Sığır yetiştirilmesi (471 472 baş. 1980) artarken, eskidenberi yetiştirilen kıl keçisi (38 000, 1980) azalmaktadır. Buna karşın kümes hayvanları çoğalmaktadır. Ankara kentinde, toplam süt üretimi 90 140 tondur (1980).
Madencilik: İl işletilen yeraltı zenginlikleri açısından yoksuldur. Linyit önemli maden olarak Balâ’da çıkarılır Cayırhan-Nallıhan ve Davutoğlan-Nallıhan linyit yatakları işletilmektedir. 1980’de TKİ elindeki linyit rezervi 3,9 milyar tondur Asfaltit İzlerine de rastlanan ilde mermer ocakları çalıştırılmaktadır. MTA’nın saptamalarına göre; bakır, demir, kurşun, çinko, manganez, jips. bentonit, perlit, kalker, bitümlü şist ve kömür türevleri bulunmaktadırMAyrıca Tuz gölünden önemli ölçüde tuz elde edilmektedir. İlin topraklarının kireçloranı yüksektir Bu yüzden tarıma elverişli değildir. Elmadağ ve Kınkkale dolayları ise daha verimlidir. İlde kaplıcalar, içmeler ve diğer termal kaynaklar bulunmaktadır. Romalılar ve Selçuklular döneminde de işetilen Kızılcahamam Kaplıcaları, Acısu Kaplıcaları ve Kızılcahamam Madensuyu ilin diğer önemli yeraltı zenginliklerindendir.
Sanayi: Cumhuriyet öncesi Ankara’sında sanayi deyince akla el tezgâhına dayanan tiftik dokumacılığı gelirdi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında askersel sanayi kuruldu 1923’te fişek, 1925de topçu mühimmatı. 1926’da pirinci döküm, 1930’da kapsül ve doldurma, çelik döküm ve benzeri fabrikalar devleti eliyle gerçekleştirildi Ayrıca 1926’da bir Çimento fabrikası üretime geçti. Özel kesim ise 1940’lar-da dokuma tezgâhlarına, kereste fabrikalarına, şarap fabrikalarına, un makarna imalathanelerine sahipti.
1950 yılında Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu kuruldu. MKE’nın kurulması Kırıkkale ilçesinin hızla gelişmesine neden oldu. Bu arada özel sektör de son yıllarda gelişmesini sürdürdü. 1978 yılında 10’dan fazla işçi çalıştıran işletmelerin sayısı 485 idi.
1970’lerden önce ithal edilen birçok makine (örneğin, traktör, mibzer, pulluk, tohum temizleme makinesi, biçerdöver vb.) Ankara’da üretilmeye; elektrik makineleri sanayii de hızla gelişmeye başladı. Makine sanayiinin yanı sıra, kimya sanayii de gelişti, lastik dinamit, barut, boya, asit ve türevleri, deterjan fabrikaları Tüm yurtta 1950’den sonra artan hızlı kentleşme Ankara’da da yap-sat.’çılık ağırlıkla olmak üzere inşaat kesimini hızlandırdı. Bugün çalışan nüfusun %15 i sanayi kesimindendir. (1980)