Behçet Hastalığı Dünyada ilk kez Türk hekimi Hulusi Behçet’in tanımladığı hastalık. Bu hastalıkla ilgili bulgular 1936’ta Türkiye’de, 1937’de yurt dışında yayınlanarak tıp dünyasına kabul ettirildi. Başlangıçta virai bir etkene bağlı olduğu düşünülen ancak kesinlik kazanmayan hastalık, Japonya ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz yöreleri ve Ortadoğu ülkelerinde sık görülür. Hulusi Behçet hastalığın göz, ağız içi ve deriyi tuttuğunu ileriye sürdü. Daha sonra yapılan incelemelerden hastalığın bu üç sistemin dışında birçok sistemi tuttuğu saptandı. Örneğin; üç sistemin dışında damarları, bağırsağı ve sinir sistemlerini de tutmaktadır. Kronik bir hastalık olan behçet hastalığının henüz kesin bir tedavi yöntemi geliştirilememiştir. Bu nedenle uzun zaman içinde tutulan dokuların tahrip olması sonucu hastaların yaşamı tehlikeye girer. Son yıllarda bağışıklık sistemini güçlendirerek ve çeşitli “droğlar”la tedaviye çalışılmaktadır. Bu amaçla kullanılan ilaçların başında “levamizol” gelir. Ayrıca, “kolşisin” ve “sulfasalazin” kullanan ekipler de vardır.