Cehennem dinsel inanışlara göre, kötülük yapanlarla günah işleyenlerin öldükten sonra cezalandırılacaklarına i-namlan yer. Cehennem sözcüğü, İbrani-ce gehinnom sözcüğünden gelir. Yahudiler, günah işleyenleri, suçluları ve kurban edilenleri Kudüs yakınlar ndaki Hinnom Vadisi’nde bulunan Gehinnom Adası’ndaki çok derin bir yere atarlardı. Cehennem sözcüğü bu yerin adından Arapçaya geçmiştir. Bazı küçük ayrıntıların dışında, ilkçağdan günümüze kadar cehennem kavramı insanları uğraştırmış, sanat, felsefe, edebiyat gibi alanlarda geniş ölçüde işlenmiştir. Ancak, temel olarak dinlerde yer alır.
Antropolojik araştırmalar, ilkel kabilelerin de cehennem inancına sahip olduklarını gösterir. Tarih çağlarında Sümerler, Akkatlar, Babilliler, Asurlülar ve Hititlerin yanı sıra Eski Mısırlılar da cehennemin varlığına inanıyorlardı ve cehennem için birer tanrıları vardı. Eski Yunan ve Romanın, Aztek, Maya ve İnka gibi eski Amerika kabilelerinin de benzer inançları vardı. Uzakdoğu dinlerinden olan Budacılık ve Brahmancılık-ta yedi cehennemden söz edilir.
Tek tanrılı dinler olan Hıristiyanlık, Müslümanlık ve Yahudilikte Cehennem kavramı, kutsal kitaplar aracılığıyla tanımlanmıştır.
Musevilik
Bu kavimde ilk zamanlar ahrete inanç pek gelişmemişti. İyi ya da kötü, ölen herkesin Şeol denilen bir yeraltı ülkesinde aralarında bir ayırım olmaksızın oturduklarına inanılırdı. Babil esaretinden sonra, İran’ın etkisiyle Museviler yeraltı dünyasında iyilerin zevk ve sefa içinde bulunurken kötülerin işkence göreceklerine azap çekeceklerine inandılar.
Hıristiyanlık
Bu dine göre cehennem, Tann’nın lanetine uğrayanların cezalandırıldıkları yer, Tanrı’yı bırakanların i-çinde bulundukları durum; Hıristiyan ilahiyatında ise kurtarılmak için İsa’nın gelişini beklemekte olan ruhların bulundukları yer anlamlarını ayrı ayrı içerir. Şeytan, cehennemde mutlak egemendir. Burası ateş ve kükürt doludur. Günah sahiplerine ateş ve kükürtle çeşitli bedensel işkenceler yapılır. Cehennemlikler Tanrı’yı sonsuza dek görememekle manevi azap çektikleri gibi uğradıkları işkencelerle bedensel azap (ateş, kemirici kurt, pas) da çekerler. Protestanlıkta cehennem üzerinde daha az durulur ve bir simge gibi yorumlanır. Cehennem kavramını kabul etmeyen bazı Hıristiyan tarikatları da vardır.
İslamlık
Kur’an-ı Kerim’in bazı ayetlerinde cehennem sözcüğü yerine ateş an- • lamına gelen “nâr” sözcüğü kullanılır. Ateşin çeşitli nitelikleri cehennemin de niteliği olarak belirlenmiştir. Kur’an-ı Kerim’e göre cehennemin yedi ayrı kapısı ve bu kapılarda nöbet tutan muhafızları vardır. Kimi yorumlar, bu kapıların günahkârların günahlarının ağırlığına göre düzenlendiğini öne sürerler. Cehennemde kalınacak süreyle ilgili olarak da İslam mezhepleri arasında bir görüş birliği yoktur. Genel olarak, kâfirlerin süresiz azap çektikleri, günahkâr inançlıların ise bir süre azap gördükleri kabul edilir. Kur’an-ı Kerim’de cehennemde çekilecek acıların (Cehennem a-zabı) çok şiddetli olduğu örnekleriyle anlatılmıştır.
Türklerde
İslamlığın kabulünden sonra 14. ve 15. yüzyıllarda yapılan Kur’an-ı Kerim çevirilerinde de aynı sözcük yine cehennem kavramı karşılığı kullanıldı. Kutadgu Bilig ve Divan-ı Lügat-i Türk’te de durum aynıdır. Eski Türk inancı Şamanizm’de ise tamu sözcüğüyle anlatılmak istenen cehennem kavramı yoktur.
Cennet Hakkında Bilgi
Cennet dinsel inanışlara göre, iyilik yapanlarla, sevap işleyenlerin öldükten sonra sonsuz yaşam ve refahla ödüllendirileceklerine inanılan yer. Cennet sözcüğü, Arapçada gölgelik, hurmalık, bağlık ve sulak bahçe anlamına gelir. Canna sözcüğünün çoğul biçimidir. İlk çağdan günümüze kadar Cehennem kavramı gibi Cennet kavramı da insanları uğraştırmış, konu, sanat, felsefe, edebiyat gibi alanlarda geniş ölçüde işlenmiştir. Ancak temel olarak dinlerde yer alır.
Antropolojik araştırmalar, ilkel kabilelerin de cehennem gibi cennet inancına da sahip olduklarını gösterir. Tarih çağlarında Sümerler, Akkatlar, Babilli-ler, Asurlular ve Hititlerin yanı sıra Eski Mısırlılar da cehennemin yanında cennetin de varlığına inanıyorlardı ye cennet için de birer tanrıları vardı. Benzer bir inanç sistemi Eski Yunan ve Ro-ma’da da gelişmişti. Aztek, Maya ve İn-ka gibi eski Amerika kabileleri ile uzak doğu dinlerinden olan Budacılık ve Brahmancılıkta da cennetten değişik biçimlerde de olsa söz edilir.
Tek tanrılı dinler olan Hıristiyanlık, Müslümanlık ve Yahudilikte cennet kavramı kutsal kitaplar aracılığıyla tanımlanmıştır. Günümüz dünyasının en yaygın dinleri olan yukardakı dinlerde cennet inancı şöyle anlatılır: Musevilik. İbrani kaviminde ilk zamanlar ahrete iman düşüncesi gelişmemişti.
İnançlarına göre ölüler yeraltı dünyasında yaşıyorlardı. Tevrat’ta sonsuzluk ve ahretle ilgili birşey anlatılmaz. Ancak Babil esaretinden sonra İran etkisiyle Yahudiler arasında kıyamet ve ahret kavramlarının çıktığı kanısı yaygındır. Bu dönemle birlikte iyiler için sonsuz ödülden, kötüler için sonsuz cezadan söz edilmeye başlandı. Ahd-i Atik’te Tanrı buyruklarına uymayan Ademle Havva’nın cennetten kovulmaları konusu işlenmiştir. Buna göre Adem ile Havva Aden denilen bahçede (cennet) yaşarlarken yasak meyveyi yedikleri için Dicle ve Fırat Irmaklarının bulunduğu yerdeki Aden bahçesinden kovuldular. Yahudi inancında cennetin kapıcısı Ke-rubim’&u. Kerubim, cenneti ateşli bir kılıçla bekleyerek dış tehlikelere karşı korur. Cennet, iklimi güzel, her şeyin bol olduğu görkemli bir yer olarak anlatılır. Hıristiyanlık. Bu inançta Ruhani Gök olarak nitelenen cennet insanoğlunun birgün Tanrı ile karşılaşacağı kutsal bir ülke olarak tasarlanır. Burada yanlızca iyi kişilerin ruhları yaşayabilir. Kimi Hıristiyan inançlarında ise cennet Ruhani Gök’ten bir kat daha aşağıdadır ve burada yaşayan ruhların Tanrı ile karşılaşa-bilmeleri söz konusu değildir. İslamlık, Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde cennetten şu yolda söz edilmiştir: “Esenlik Yurdu”, “Sığınılacak Bahçeler”,”Sonsuzluk Yurdu”,”Yaşam Yurdu”,”Güvenli Yer”. İslam inancına göre cennetin başlıca özellikleri şunlardır: Orada bütün insanlar Hz. Adem’in boyunda ve 33 yaşında olacak, Allah haftanın belirli gününde bir nur gibi görünecek ve cennet ehli için güzel giysiler giyinmiş huriler bulunacaktır. Cennette birinden balmumu arınmış bal, birinden temiz süt, birinden sarhoş etmeyen şarap, birinden de göz yaşı gibi temiz su akan dört ırmak vardır. Sekiz önemli kapısı olan cennet, en yüksek gök tabakasının üstündedir. Orada sürekli bahar havası vardır ve her-geçirilen gün yeryüzünde geçirilen bin günün karşılığıdır. Her türlü yiyecek ve içeceğin en iyisi oradadır.
Türklerde. İslamı kabulünden önce Türkler Kur’an-ı Kerim’deki cennet sözcüğünün karşılığı oterak uçmak sözcüğünü kullanıyordu. Şamanlık’ta ahret, cennet-cehennem kavramları önceleri yoktu, öteki kavimlerle ilişkiler sıklaşıp yoğunlaştıktan sonra öteki dünyada iyilerin ödüllendirilecekleri, kötülerin ceza görecekleri inancı samanlığa girdi.