Muallim Naci, şair ve yazar (İstanbul 1850-ay.y. 1893). Asıl adı: Ömer. Varna’da medrese öğrenimi gördü; Varna Rüştiyesi’nde görev aldı (1867). Babasının saraçlık esnaflığından sağladığı geçimi kendisi elde ettiği için olmalı Nací (necat bulmuş, kurtulan, selâmete kavuşan) mahlasıyla şiire başladı, göze girdi, dikkati çekti.
Çeşitli memurluklarda bulundu.
Hariciye Nezaretinde görev aldı. Gazeteciliği meslek edinerek Ahmet Mithat’ın Tercüman-ı Hakikat gazetesine girdi, gazetenin edebiyat sayfasını yönetti (1883-1885), Saadet ve Vakit gazetelerini de yazdı, Mecmua-i Muallim adlı edebiyat dergisini çıkardı (1887). Galatasaray Sultanisi’nde, Hukuk Mekte-bi’nde edebiyat öğretmenliği de yaptı, bir kalp krizi sonucunda genç yaşta öldü.
Muallim Naci üzerinde eksik ve çelişik yorum ve değerlendirmeler vardır. Şiir geleneğimizi koparmayıp divan sanatını geliştirmeyi amaç edindiği, bu yolu bırakmadığı için Tanzimat şiirini biçimce yenileştirmeye uğraşan Recaizade ve Hâmit karşısında gerici sayılmış; dil yalınlığıyla Türkçe’yi özleştirme çabaları, aruz ustalığıyla yeni bir şiir bileşimi yapmaya çalışması göz ardı edilmiştir. Arapça, Farsça ve Frnasızca’dan yaptığı çevirilerle birlikte sayısı kırkı bulan eserlerinin başlıcaları:
Şiir kitapları: Ateşpâre (Ateş Parçası) 1883, Şerare (Kıvılcım) 1884 Fürûzan (Parıltı) 1885, Eleştiri kitapları: Muallim (1886), Dem-deme (hiddet, kırıp geçirme) 1887, anıları: Ömer’in Çocukluğu (1889, yeni bas. 1969), Heder (oyun) öl.s. 1910. Istüa-hat-ı Edebiye (Edebiyat terimleri) 1889, Lügat-i Naci (sözlük) 1890 vb. Demdeme, Yazarın edebiyat eleştirilerini toplayan kitabı (1887). Medrese kültürü etkisinde divan Şiiri beğenisini sürdürerek yazdığı şiirler Recaizade Ekrem tarafından değerlendirilirken olumsuz özelliklerine değinilince (Zemzeme III, 1886) Muallim Naci’de yarattığı tepkiden doğdu.
İlkin Saadet gazetesinde yayımlandı (1886); hükümetçe yasaklanınca çıkan bölümler kitaplaştı; anlamı hiddet öfke, azarlama. Bir edebiyat eleş-tirisiyle metin değerlendirilişinden uzak olan yazılar, duygusal bir kırgınlığın öznel yargılarını, haksız küçümsemeleri, kırıcı suçlamaları taşır. Bu çatışma o günlerde iki kuşak arasında beliren beğe ni ayrılığın körükledi, eskilerle yenileri birbirinden daha çok ayırdı. Muallim Naci’nin ölümünden sonra da sürerek edebiyatımızda yeni bir kümeleşmenin gerçekleşmesiyle sonuçlandı