OSMANLI’DA EĞİTİM VE ÖĞRETİM HAKKINDA BİLGİ
Eğitim ve öğretim, hiçbir devletin vazgeçemeyeceği bir mecburiyettir. Bununla beraber her devlet, vatandaşını kendi şartları, ihtiyaçları ve ileriye dönük hedeflerini göz önünde bulundurarak yetiştirmeye çalışır. Osmanlı Devleti de vatandaşlarını kendi durum ve şartlarına uygun bir şekilde yetiştirmeye gayret etmiştir. Bu amacı gerçekleştirmek için de çeşitli eğitim kurumları kurmuştur. Osmanlı’da devletin kuruluşu ile başlayıp yıkılışına kadar çeşitlenerek gelişen bu kurumlar, devlet ve çoğunlukla vakıflar vasıtasıyla kurulmaktaydı.
Osmanlı Devletinde eğitim ilk basamağını Sıbyan mektepleri oluşturuyordu. Bunlara Mahalle Mektebi de denilirdi. Bu mektepler genellikle camilere bitişik büyük bir odadan ibaretti. Bunları yaptıranlar, başta Osmanlı Padişahları ve kadın sultanlar olmak üzere, zengin olan bütün hayırsever kişilerdi. Bu kişiler camilerini, medrese ve imaretlerini, mescitlerini yaptırırken yanlarına bir de sıbyan mektebi yaptırmayı,o hayrın ayrılmaz bir gereği saymışlardır. Günümüzdeki ilkokulların benzeri olan sıbyan mektepleri, medreselere başlangıcı oluşturdu. Bu okullara 6-7 yaşına gelen çocuklar alınırdı. Eğitim verenler özel eğitim görmüş öğretmenler değildi. Okuma-yazma bilen ve bu işe uygun olduğu kabul edilen herkes bu okullarda öğretmenlik yapabiliyordu. Sıbyan okullarının belirli bir sınıfı ve süresi de yoktu. Her çocuk verilmesi istenilen bilgileri öğreninceye kadar okula devam edebiliyordu. Bu okullarda alfabe yazı, okuma, dört işlem ve temel dini bilgiler öğretilirdi.
Mahalle mektepleriyle eş değer olan, Darültalim, Muallimhane gibi adlar verilen, padişah vakfı ilkokulları da eğitim sisteminde önemli bir yer tutmaktaydı. Vakfın şartlarına göre buraya devam eden fakir çocuklara yiyecek, içecek, giyecek, ayrıca harçlık verilirdi. Böyle vakıf geliri olmayan mahalle mekteplerinde ise, fakir çocukların yiyip içmesi, elbise ve kitabı, aynı okulda çocuğu bulunan varlıklı ailelere aitti. Ancak bu konuda hiçbir zorunluluk yoktu. Fakat varlıklı bir ailenin, çocuğunun okul arkadaşı fakir bir çocuğun ilk tahsilini üzerine alması pek görülen bir durum değildir.
Osmanlı’da camiler de, namaz saatleri dışında birere okul halindeydi. Bu durum, Cumhuriyet’e kadar devam etmiş ve medrese öğretimine çok katkıda bulunmuştur. Cami derslerinde çok fazla değerli bilginler camilerde ders vermişlerdir. Hatta büyük camilerin bir kısmı adeta birer yüksek dini okul haline gelmiştir. Küçük camilerde ise daha sade bir eğitim yapılırdı. Büyük camilerde, medrese derslerinden daha çok geniş kapsamlı halka açık dersler olurdu. Camide ders veren kişiye “Ders-i am” denilirdi. Ders-i am Efendi, konuyu kısaca açıkladıktan sonra sorular başlar, dersler sorulu cevaplı devam ederdi.
Osmanlı eğitim sisteminde temel yer tutan kurumlardan biri de Rüşdiye idi. Arapça’da akıl olarak olgunlaşan anlamına gelen Rüşdiye kelimesi, iptidai ile İdadi arasında üçü ilk ve üçü orta olmak üzere altı sınıflık bir okullara verilen isimdi. II. Mahmut devrinde 1838 yılında sıbyan okullarının üstünde, sınıfı sani okullarının açılmasına karar verilmiş, daha sonra bu okulların adı Rüşdiye olarak değiştirilmiştir. Önceleri temel olarak Kuran-ı Kerim, Akaid, Arapça hesap ve yazı derslerinin verildiği Rüşdiyelerde, 1800’lerin ikinci yarısından sonra başka dersler de verilmeye başlanmıştır. Bunlar arasında; Mebadi-i Ulumu Diniye , Lisan-ı Osmani Kavaidi gibi derslerin yanında öğrencilerin talebine göre Fransızca bulunmaktaydı.
İdadi de Osmanlı Devleti eğitim sisteminde orta tahsili veren mekteptir. Kelime anlamı olarak, hazırlanmaya özel yer anlamına gelir. Rüşdiye’den sonra gidilen, sultanilere ve meslek yüksek okullarına öğrenci yetiştiren kurumdur. Daha sonra Mekteb-i Tıbbiye ve Mekteb-i Harbiye gibi yüksek askeri okulların hazırlık sınıflarına da Askeri İdadi adı verildi. 1869’da çıkarılan Maarif Nizamnamesi’nde de bu isim altında okullar açılması isteniyordu. Buna göre İdadilerin öğretim süresi, Rüşdiye sınıflarıyla birlikte yedi yıldı. İdadiler yaygınlaştırılarak her vilayete birer tane açıldı. Sancaklarda ise idadilerin öğretim süresi beş yıldı. Vilayet merkezlerindeki İdadiler, İkinci Meşrutiyet döneminde Sultani’ye dönüştürüldü. 1923’ten sonra ise ortaokul ve lise adı altında faaliyetlerini sürdürdüler.
Osmanlı’nın son dönemlerinde eğitim sistemine dahil edilen Aşiret mektebi de üzerinde durulması gereken bir kurumdu. Sultan II. Abdülhamit Han tarafından açılan bu okulun amacı, aşiretlerin yoğun ve hakim olduğu bölgelerde Osmanlı kültürünü muhafaza edebilmektedir. Asıl olarak aşiret reislerinin veya ağalarının çocuklarının alındığı bu okullarda, çocuklar Osmanlı Külrürüyle yetiştirilmekte, devlete, Saltanat’a ve Hilafet’e bağlılıkları sağlamlaştırılmaktaydır. Okulu ilk başlarda, Bağdat, Suriye, Musul, Basra, Trablusgarp vilayetlerinden, Kudüs, Bingazi ve Zur sancaklarından önde gelen ailelerin çocukları alınmıştır. Daha sonra Doğu Anadolu ve Arnavutluk’tan da katılımların olmasıyla, okul tüm aşiretlere hitap eder konuma gelmiştir. Aşiret mektebinden mezun olanlar, Harbiye ve Mülkiye mekteplerinden eğitimlerine devam etmekteydi.