Okurlarımızın çoğunun video oyunlarıyla vakit geçirmekten hoşlandığına eminiz. Hepimizin çocukluğunda unutamadığı oyunlar olmuştur. Need for speed Grand Theft Auto Street Fighters ve daha niceleri. Benim çocukluğumda ülkemizde orijinal oyunun ne olduğunu bilen sayısı gerçekten azdı. Koşarak korsan cd satan bir büfeye gidip beklediğimiz oyunların çıkıp çıkmadığını sorardık. Güzel günlerdi internet üzerinden milyonların katılım gösterdiği oyunlar henüz dünyayı etkisi altına almamıştı. Neyse konuya gelelim arkadaşlar geçtiğimiz yüzyılın 50’li yıllarının sonlarında, ilk video oyunu osiloskopun ekranının üzerinden atlayan beyaz bir noktaya benziyordu. Osiloskopun ne olduğunu bilmeyenler videonun başını izleyerek öğrenebilirler. Yarım yüzyıl sonra bu dijital eğlencenin görsel bileşeni o kadar değişti ki, oyunlar animasyonlu ve uzun metrajlı filmlerle rekabet edebilir hale geldiler. Son 60 yıl içinde video oyunlarında grafiklerin nasıl geliştiğini beraber gözlemleyelim.
70 li yıllarda Atari firması tarafından domine edilen oyun piyasası sektördeki büyük krizden sonra çöktü. 80 li yıllarında başında ise bütün dünyada oyun konsolu Nintendo ulaşılabilir hale geldi. 8-bit konsolu Famicom (ABD’de Nintendo Entertainment System olarak bilinir) 1983’te doğdu ve hızla ünlendi. Çok sayıda harika oyun göz önüne alındığında, bu şaşırtıcı değildi. Çoğunuzun hatırladığını düşünüyorum Super Mario Bros, Tetris , Kontra, Mega Man, Duck gibi oyunlar 8 bitli oyunlardı.
8 bitlik konsollar 16 bit Sega Mega Drive ve Super Nintendo Entertainment System (SNES) ile değiştirildi. Kullanıcılara tamamen yeni bir görsel kalite seviyesi sunuyordu. Sonic , Mortal Kombat, Aladdin, Solucan Jim ve diğerleri gibi harika oyuncaklar zamanın gençlerini ve çocuklarını çok çok mutlu ettiler. 1994 yılında oyun endüstrisi için en önemli kırılma anlarından biri yaşandı – Sony PlayStation konsolu doğdu, bu konsol CD-ROM kullanıyordu ve kullanıcılara 3D-grafikler ile çok farklı bir oyun deneyimi yaşatıyordu. Okuldan sonra, Resident Evil, Final Fantasy VII, Crash Bandicoot, Tekken ve Tomb Raider gibi oyunları oynarken akşamları nasıl geçirdiğini şimdilerde neredeyse 30 lu yaşlarının sonlarına gelmiş bu kuşak asla unutamaz.
Tabii ki, o yılların oyunlarını günümüzün bazen 100 milyon doları aşan modern projeleriyle karşılaştırırsanız, biraz üzülürsünüz. Sonuçta, çocukluğumuzda, ilk bakışta her ne kadar kötü grafiklere şimdikiler kadar havalı olmayan animasyonlara sahip olsa da bizde çok daha farklı duygular oluşturmuştu. Öte yandan, ilerlemenin kaçınılmaz olduğu ve er ya da geç oyun geliştiricilerinin, bir ekran ya da televizyon ekranına bakarken, izleyicinin film ya da oyun olduğunu anlayamayacağı oyunlar geliştirmesi beklenmeyen bir durum değildi.